Türk basınında bir Ahmet Hakan olayı var. Aslında tam olarak "Ahmet Hakan Coşkun" da; herhalde kendince daha havalı duruyor diye Coşkun'u kullanmıyor.

TGRT, Kanal 7 derken başdöndürücü bir şekilde yükseldi. Hürriyet'te hem genel yayın yönetmeni, hem de yazar şimdi!
Hakkıydı, değildi; o başka konu!
Yükseldi ya sen ona bak!
Demek ki bulmuş bir yolunu!

Son zamanlarda, özellikle de Hürriyet'te genel yayın yönetmeni olduğundan bu yana freni patlamış bir kamyon gibi adeta. Herkese çarpıyor.
Bir siyasi beğenmediği bir laf mı söyledi (genellikle muhalefettekiler tabi): Ağzına geleni saydırıyor!

Bir başka gazetenin yazarı ona göre ters bir şey mi yazdı: Köşesinde döşeniyor da döşeniyor!
Bir televizyon spikeri yorum mu yaptı: Vay canına, yağdırıyor da yağdırıyor!
Son örnek Ece Üner'di. Show Tv'nin ana haber bülteninde Üner, koronavirüs fırsatçılarını eleştirirken “Namaz beş vakit, ahlak 24 saat farzdır” demiş ya... Vay canına! 

Sanki bütün müslümanlara söylemiş gibi... Bakın o zaman Fatih Altaylı ne demişti:
"Bir ara Aydın Doğan’la yemeğe oturup önüne şarabı çektikten sonra “laiklik tacirlerinin” sesi olmaya soyunan Ahmet Hakan, şimdi bir kez daha dönerek “din tacirlerinin” sesi olmaya soyunmuş olmalı ki, Ece Üner’in dindarlarla hiç alakası olmayan sözlerini yere yakın mabadından anlayarak ya da “Müslümanlığı” kendi Müslümanlığı gibi zannederek Ece’ye saydırdı. Orantısız kuvvet ile Hürriyet’in manşetinden.  Yanlış anlamayın orantısız kuvvet derken Ahmet Hakan ve amiral kayığının daha güçlü olduğunu söylemiyorum. Tam aksine Hürriyet’in bugünkü tirajı ile sokakta biraz kuvvetle bağırsa daha çok insan duyar. Oysa Ece Üner bugün Fatih Portakallı Fox Haber’den sonra en çok izlenen haberci. Bu Ahmet Hakan’ın ille de birine yaranma gayretini anlamakta zorlanıyorum.  Niye kendini birilerine yaranmak zorunda hissediyor sürekli?Dün birine, bugün başka birine yarın Allah bilir kime!"

Bu kez sıra geldi halka!

Ece Üner'in bir lafını bütün müslamanlara edilmiş sayan Ahmet Hakan, Hürriyet'te iki gündür koronavirüs nedeniyle sokağa çıkanlara verip veriştiriyor. Versin! Ama verirken genelleme yapıyor. Anadolu'da çıkan insanları eleştirirken bütün Anadolu ateşinde Hakan beyin! İstanbul'da da öyle.
Bakın bir gün önceki yazısında "Yerin dibine batsın böyle Anadolu irfanı" başlıklı yazısında Anadolu irfanını sokakta gezen bir avuç insana indirmiş; şöyle yazmış:

"Anadolu sokaklarında yapılan sokak röportajlarını izliyorum.
Her konuşan aşağı yukarı şöyle şeyler söylüyor:
- Bizim imanımız var, korona morona bize işlemez.
- Sokaklarda geziyorum, yok buralarda korona.
- Korona yok. Uydurma. Algı operasyonu bu.
- Biz bunun olmadığına inanıyoruz. Yok öyle bir şey.
- Bize Allah’ın izniyle bir şey olmaz, bizim imanımız var.
- Gezmeyelim mi, ne yapalım? Hiçbir şey olmaz bize.
İçinde akıl olmayan, içinde bilim olmayan, içinde önlem olmayan cahilce bir kaderciliktir bu.
Konuşanları dinliyorum...
Ne Hz. Peygamber’in öğütlerinden haberleri var, ne de Hz. Ömer’in tutumundan... Ne İslam’ın tedbire dayalı tevekkül anlayışını biliyorlar, ne de herhangi bir gerçekçilik duygusuna sahipler...
Eğer bu sokak röportajları, kısıtlı bir kesimi değil de geneli yansıtıyorsa...
İrfan gitmiş, geriye sadece kuru bir Anadolu kalmış demektir.
Gerçek Anadolu irfanı bu değildir, bu olamaz.
Ece Üner'in bir kesim için söylediği lafı bütün müslümanlara söylemiş gibi sallayan Ahmet Hakan Coşkun, bu kez resmen bir avuç üzerinden bütün Anadolu'ya saydırmış.

Sonra sıra gelmiş İstanbul'a...
"Koronayı atlatırız da bu cehalet ne olacak?" demiş başlığında ve devam etmiş:
"Bebek’ten fotoğraflar geliyor önüme.Herkes dışarıda. Trafik kilit. Dışarı çıkmayın dendikçe... Dışarı çıkıyoruz.
“Yaşlılar için tehlike var” dendikçe... Yaşlıları evlerde tutamıyoruz. Koronayı atlatırız da bu cehalet ne olacak
“Evde kal! Evde kal!” diye bas bas bağırıldıkça... Evde kalan yok. Kendi OHAL’ini ilan etmelerini beklediğimiz vatandaşlarımız, evlerine çekilmiş olanlara... “Dışarıda mevsim baharmış / Gezip dolaşanlar varmış” türküsünü söyletiyorlar.
Bu cehalet, bu aymazlık, bu umursamazlık, bu bilinçsizlik karşısında...Belki de en iyisi... Sokağa çıkma yasağı uygulamak.
Yok, yok... Başka türlü olmayacak bu iş."

İşte yazıları... Sanki bütün İstanbul sokaktaydı. Sanki Anadolu'da evler kimse kalmamıştı! Herkes irfansız ona göre, bütün İstanbul cahil.

Koskoca Hürriyet ve başındaki Ahmet Hakan...
Önüne gelene çatıyor. (Tabii hükümet hariç!)
Sürekli bir sataşma...
Burnu kaf dağında. Herkese yukarıdan bakıyor. 
Artık genel yayın yönetmeni ya... Her yazısı da internet sitesinde hemen manşete çekiliyor.
O da  "Şeyh-ül Muharririn" Burhan Felek sanıyor kendini, sallıyor da sallıyor.
Ayıp oluyor! Birileri dur desin artık; Simavilerin Hürriyet gazetesine yakışmıyor.