Tarih 4 Nisan 1997.

Bir haber çıktı. Acı haber tez yayılır ya; bir anda dört bir yana yayıldı.

"Alparslan Türkeş öldü" dediler; "Kalp krizine yenik düştü!"

Oysa bilmezler ki ölümsüzdür liderler!

Bir Türkeş ölür, bin Türkeş gelir peşinden. Çünkü silinmez fikirler.

Hele de böylesine kutluysa... 

Ergenekon doğuş destanıdır Türklüğün. Daha yokken yeryüzünde bugünkü milletler; Türkler vardı.

"Türk'ün güneşleriyle Dünya ufku ağardı 

Türk olmasa tarihe yazılacak ne vardı?"

Demiş Behçet Kemal Çağlar.

Yalan mı?

İşte hayatı bir Türklük destanına dönüşen Alparslan Türkeş de bunun kanıtıydı.

Ferman padişahınsa Türklük silinir mi?

Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinin Yukarı Köşkerli köyünde yaşayayan Koyunoğlu ailesi, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz'in fermanıyla sürüldü Kıbrıs'a.

İşte bu aileden Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey'le eşi Fatma Zehra Hanım'ın oğlu olarak dünyaya geldi Türkeş Lefkoşa'da; tarih 25 Kasım 1917'ydi.

Daha ilkokul yıllarında Türklük duygusuyla yoğruldu. Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asim Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş hocalardan ders aldı.

Osman Zeki Bey, bu ateşli, geleceği parlak, Türklüğün gururu olacak çocuğa dedi ki; "Sultan Alparslan'a denk bir yiğit ol, Türk ol." Adı da Alparslan olarak değiştirildi.

Anavatan hasretiyle yanıp tutuşan ailesiyle 1933 yılında İstanbul'a yerleşti ve Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt oldu, 1936'da da en üst dereceyle bitirerek asteğmen rütbesiyle mezun oldu. Harp Akademisi'ni bitirdiğinde yıl 1938'di ve genç bir teğmendi.

1944 yılında Muzaffer Şükriye Hanım'la evlendi. Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige (Çağrı) ve Yıldırım Tuğrul adlı çocukları oldu. 1974'te eşini kaybetti.

Seval Hanım'la ikinci evliliğini yaptı. Ayyüce ve Ahmet Kutalmış doğdu.

Bütün hayatı Türklükle yoğrulmuştu. Bunun acısını çekti ama daha da doldu. 1944 yılında üsteğmenken Nihal Atsız'la birlikte Turancılık davasında yargılanıp 9 ay 10 gün Tophane Askeri Hapishanesi'nde kalması da onu fikirlerinden döndürmedi.

1945'te haksız yere zindana atıldığı ortaya çıktı, tahliye edildi, 1947'de de beraat etti.

Aynı yıl ABD Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulunda iki yıl eğitim gördü. 1955'de de Harp Akademisi'nden Kurmay Binbaşı olarak mezun oldu.

Her rütbesinde üstün başarı gösterirken, 1959'da Kurmay Albay olarak terfi ettirildi.

Ne sürgünden yıldı, ne hapisten

27 Mayıs 1960 Türkiye Cumhuriyeti'nin keskin virajlarından birinin yaşandığı yıldı. Milli Birlik Komitesi ülkenin yönetimine el koymuştu, bildiriyi radyodan o okudu. Başbakanlık müsteşarı olarak Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nü kurdu.

Her davasında Türklüğü ön plana aldı, Türklüğün faydasını düşündü. 13 Kasım 1960'da emekliliğe sevkedilip, Hindistan'a sürgüne gönderilmesi fikirlerini daha da güçlendirdi.

1963 yılında yurda dönüp, “Huzur ve Yükseliş Derneği”ni kurdu. Kısa bir süre sonra Talat Aydemir'in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiasıyla tutuklanan ve Mamak Askeri Cezaevinde 4 ay hücre hapsinde yatan Türkeş, ardından yargılandı ve beraat etti.

Siyasete girdi, genel başkan oldu

Artık siyasete girmesinin gerektiği ortaya çıkmıştı. O da öyle yaptı. 1965'de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine (CKMP) katıldı ve partinin Büyük Kurultay'ında Genel Başkanlığa seçildi. 

Türkeş, aynı yıl yapılan genel seçimlerde de Ankara milletvekili oldu. 1969 CKMP'nin adı Milliyetçi Hareket Partisi, amblemi de üç hilal olarak değiştirilirken, Türkeş o yıl yapılan genel seçimlerde ise Adana milletvekili olarak seçildi.

Dünyada yayılan, Türkiye'de de etkili olmaya başlayan komünizmle mücadele etti. Süleyman Demirel başbakanlığındaki koalisyon hükümetlerinde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı olarak yer aldı, başbakan yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yaptı.

Komünizme karşı gençlere Türk toplumculuğunu ve milliyetçiliğini bıkmadan defalarca kez anlattı. Gençleri Dokuz Işık etrafında topladı.

Ortadoğu gazetesi ve Alparslan Türkeş

Alparaslan Türkeş gibi kalbi Türk milliyetçiliği için atan Zeki Saraçoğlu ile tanışması, Türk milliyetçiliği için bir dönüm noktası oldu. 

Zeki Saraçoğlu askerliğini yaparken tanıştılar. 

Zeki Saraçoğlu’nun terhis olmasına yakın bir zamanda rahmetli Türkeş, Türkiye’de milliyetçi bir yayın kuruluşuna ihtiyaç duyulduğu konusunda fikir ileri sürer.

Türkeş’in fikri, Zeki Saraçoğlu’nun da aklına yatar ve 1972 yılında Ortadoğu gazetesini kurar. Saraçoğlu, büyük zorluklar ve imkansızlıklara rağmen Ortadoğu gazetesini yayın hayatına geçirir.

1974'ten bu yıla kadar yayın hayatını yazılı basında sürdüren, şimdi ise internet sitesi olarak devam eden Ortadoğu gazetesi Türkeş ile Saraçoğlu'nun fikirleriyle yoluna devam etti, ediyor.

Zeki Saraçoğlu'nun vefatından sonra eşi Belkıs Saraçoğlu bayrağı hep yukarıda tutmaya çalışıyor, tutuyor.

12 Eylül dürbesi ve yine zindanlar

12 Eylül 1980'de gerçekleşen askeri darbeden 3 gün sonra teslim olan Türkeş'e yine zindan gözükmüştü; 4.5 yıl cezaevinde kaldı. 

Kaldı ama yine daha da güçlenmiş olarak çıktı.

1987'de siyaset yapma yasağının kalkmasının ardından Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) olağanüstü kongresinde partinin Genel Başkanı oldu. 

Daha sonra Milliyetçi Hareket Partisi olarak yoluna devam eden yolunda yine bakanlıklar yaparak ülkesine ve Türklüğe hizmet etti.

4 Nisan 1997'de kalp krizi geçirip ölümsüzlüğe göç ettiğinde arkasında bir destan gibi ömür bıraktı.

Alparslan Türkeş'in yaşamı elbette ki bu kadarla sınırlı değil.

Yazmaya kalksanız kitaba da sığmaz, cilt cilt ansiklopedi olur.

Hem de her satırı okuyan her Türk'ün hayat yolunda önüne ışık tutacak bir meşale gibi.

Türkeş'in bıraktığı rehber: 9 ışık

Alparslan Türkeş, 1965 yılında 16 sayfada yayınladı 9 Işık'ı.

1967 yılında Milliyeçliğin resmi doktrini oldu.

Peki nedir 9 Işık? 

Dokuz Işığın ilkeleri şunlardır:

1 - Milliyetçilik,
2 - Ülkücülük,
3 - Ahlakçılık,
4 - Toplumculuk,
5 - İlimcilik,
6 - Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik,
7 - Köycülük,
8 - Gelişmecilik ve Halkçılık,
9 - Endüstricilik ve Teknikçilik.

Alparslan Türkeş'in unutulmaz sözleri

- Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız.

- Ülkücü olup da Atatürk’ü sevmeyen kişiler, ülkücülüğün temel anlam ve prensiplerini kavrayamamış, kendisini ülkücü sanan kanı bozuk insanlardır.

- Allah bir, Vatan bir, Bayrak bir, Kitap bir, Millet bir… Böldürtmeyeceğiz.

- Zafer, asla mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılamaz.

- Fikir, iman, ülkü aşkı. İnsanları güçlü yapan bunlardır.

- Dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgar tayin eder.

- Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.

- Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.

- Türk aydınları için Batı'nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez.

- Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür.

- Gençliğimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaş.

- Ülkücüler, insanlık alemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.

- Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.

- Vatandaşlarımız arasında parti, mezhep, ırk ve bölge farkı gözetmeksizin karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan bağlar dokuyacağız.

- Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dava başarıya ulaşamaz.

- Alınan görevleri yapmak ve yapıldığını takip etmek lazımdır. Millet hayatında başarı devamlılığa bağlıdır.

- Bizim savunduğumuz Dokuz Işık'çı sistemin hedefi Türk Milletinin her ferdini mülk sahibi yapmaktır.

- İnsanlık aleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.

- Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.

- İslamiyeti ele alıp Türklüğü inkar etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

- İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya asla müsaade, müsamaha etmezler.

- Ahlakçılık anlayışımız, Türk Ahlakı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

- Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.

- Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez

- Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.