Kainatı yoktan var eden Yüce Mevla yarattığı bütün mahlukatın rızkını üzerine almıştır.

Bu hususta ayeti kerimede şöylr-e buyurmaktadır: '' Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Her birinin dünyada duracakları yeri öldükten sonra konulacakları yeri de O bilir.

Bunların her biri apaçık bir kitaptadır.'' (Hud; 6)

Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar. Onlarıda sizi de Allah rızıklandırır. O herşeyi işitir, herşeyi bilir''. (Ankebut; 60)

Allah Teala rızka kefil olduğu halde insanoğlunun rızık konusunda çok tedirgin ve endişeli olması nasıl izah edilebilir? Evet, geçim sıkıntısıyla hayatın zorluklarıyla boğuşan insanın rızık temininde büyük bir mücadele verdiği açıktır. Buna birde maneviyat noksanlığı, ruhi açlık, israf ve daha çok kazanma hırsı gibi zaaflar eklenince rızık endişesi kat kat artmakta.

Rızık ve tevekkül: Bütün sebeplerin derinine indiğimizde ise asıl sebebi görmek zor değil. İnsanın rızık endişesini artıran asıl sebep '' Rezzak'' olan Cenabı Haktan gafil olmasıdır.

Mümin, rızkının peşinde koşarken elbette zahiri sebeplere dikkat etmeli, gereğini yerine getirmelidir. Fakat bunlara takılıp hakiki müsebbibi unutmamalı. Yüce Mevlanın rızasını takip etmelidir.

Hedefi İlahi rıza olmayan kişinin rızkı  araldığında paniklemesi ve isyana düşmesi, bollaştığı zaman ise gaflete düşüp azgınlaşması kaçınılmazdır. Nitekim Allah Teala kullarından dilediğine bol bol  rızık verir, dilediğinin iserızkını kısar. (Sebe; 39)

Mümine düşen, bollukta bolluktada darlıkta da Rabbine kulluk etmektir. Buda bir nevi tevekkül halidir. Allah Resulü sav Tevekkül ile rızık arasındaki irtibata şöyle dikkat çekmektedir:

''Eğer siz Allah'a gereği gibi tevekkül etseydiniz, kuşların rızıklandırıldığı gibi sizde rızıklanırdınız. Kuşlar sabahları kursakları boş olarak çıktıkları halde akşam doymuş olarak dönerler''.(Tirmizi) 

Mümün tevekkül ve kanaat ehli olursa sahip olduğu nimetlere şükreder. Tevekkül ve kanaat azla yetinmek başkasının elindekine göz dikmemek, rızkı verenin ikramını farketmek ve haline razı olmak demektir. Aksi halde kişi, hep daha fazlasını isteyecek, başkasıın sahip olduğu nimetlere tamah edecek haset ateşiyle yanıp kavrulacaktır.

Resulü  Kibriya sav bu hususta takınmamız gereken tavrı şöyle hatırlatır:

''Dünya işlerinde kendinizden aşağıda olanlara bakın; yukarıda olanlara  değil.  Bu, Allah'ın size verdiği nimetlerini küçümsememeniz bakımından daha uygun olur.'' (İbn. Mace)Allah Tealanın ikram ettiği nimetlerle rızıklanmak sadece dünya ile sınırlı değildir. Dünyevi rızıklar gibi ahiret rızıklarıda vardır. Dünyada kendisne takdir edilene razı olanlar helalinden rızkını arayanlar ve onu vereni unutmadan yaşayanlar cennet nimetlerini de  kazanmış olurlar; '' Orada boş söz işitmezler. Yalnızca meleklerin selam deyişini işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır.''(Meryem; 62)