05 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Ortadoğu Gazetesi SAĞLIK ‘Slow food’ akımı gıdada farkındalık yarattı

‘Slow food’ akımı gıdada farkındalık yarattı

İtalya’da ‘fast food’a karşı bir hareket olarak doğan ‘slow food’ akımı Türkiye’de de takip ediliyor. 1986 yılında Amerikan ‘fast food’ kültürünün İtalyan mutfağına girmesine eleştirel bakan gazeteci, yazar Carlo Petrini tarafından başlatılan hareket bugün yerli üreticiyi koruma, daima taze ürün kullanma ve pişirme teknikleri gibi pek çok alanı kapsıyor.

Amerikan fast food kültürünün bütün dünyayı sardığı yıllarda eleştiri olarak doğan ‘slow food’ (yavaş yemek) akımı bugün dünyanın tüm ülkelerine yerel yemekleri, yerli üreticiyi ve bölgede yetişen yiyecekleri koruyarak yayılıyor. İstanbul Aydın Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kamil Bostan ülkemizde de takip edilen ‘slow food’ akımının Türk mutfağına uyumunu ve akımın geleceğini yorumladı.


“HER ŞEY HAMBURGER İLE BAŞLADI”


1982 yılında İtalya’nın başkenti Roma’ya açılan ABD’li bir hamburger markasını eleştiren İtalyan gazeteci Carlo Petrini, yerel tatların korunması, hızlı yemek yerine üretimi yavaş ama sağlıklı gerçekleşen yiyeceklerin tercih edilmesi için ‘slow food’ akımını başlattı. Hızla diğer ülkelere yayılan ‘slow food’ akımı, şeflerin, yerel üreticilerin ve tüketicilerin katılımıyla farklı boyutlar kazanmaya başladı. Günümüzde yerel tatların korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için yapılan çalışmalara ön ayak olan slow food akımı sağlıklı beslenmenin de temelini oluşturuyor.


“SLOW FOOD AKIMI BELİRLİ ZÜMRE İLE SINIRLI KALDI”


Slow food akımının ilk çıktığı günden bugüne popülerlik kazandığını ancak belirli bir zümreden ileri gidemediğini savunan Prof. Dr. Kamil Bostan, “Slow food hareketi, ortaya çıkışından itibaren dünya genelinde oldukça ilgi gördü ve hızlı bir şekilde yaygınlaştı. Ancak bu ilgi toplumun belirli bir kesimi ile sınırlı kaldı. Günümüzde bu ilgi durağan bir döneme girdi. Bu hareketin felsefesi topluma yeteri kadar anlatılırsa, yeterli bilinç oluşturulursa Slow Food hareketi popülaritesini artıracaktır. Nitekim çoğu kişi bu hareketin "yemeği yavaş yemek, oturarak yemek" anlamına geldiğini sanmaktadır. Toplumun önemli kesiminin bu hareketin amacından, felsefesinden haberi yoktur.  Basında, özellikle TV kanallarında bu konuya yeterince yer verilirse daha etkili olacaktır. Diğer taraftan ekonominin ön planda olduğu günümüzde, tarım alanlarının yetersizliği de düşünülürse Endüstriyel ürünler de her zaman dominant olmayı sürdürecektir.  Bu da kaçınılmaz bir gerçektir” diye konuştu.


“İNSANLAR YEDİKLERİNE DİKKAT EDİYOR”


Toplumda gıda farkındalığının slow food hareketiyle başladığını belirten Prof. Dr. Bostan, “Slow food hareketiyle toplumun belirli bir kesimi yediklerine ve içtikleri de daha seçici olmaya başladı. Semt pazarlarında yerel ürünler arayan kişilerin sayısı her geçen gün artıyor.  Katkısız ve ilaç uygulaması yapılmamış ürün arayışı devam ediyor. Ailelerin birçoğu çocuklarını doğal ürünlerle beslemeye gayret ediyor. Bu anlamda slow food hareketinin toplumun bir kesiminde farkındalık yarattığını söyleyebiliriz. Endüstriyel ürün üreten firmalar da bu toplumun bu duyarlılığın kayıtsız kalmamış, ürün etiketlerinde ‘katkısız, doğal’ gibi ifadeler kullanmaya başlamıştır” şeklinde konuştu.


“BU HAREKETE EN ÇOK TÜRKİYE SAHİP ÇIKMALI”


Türkiye’nin yerel ürün çeşitliliğinde oldukça zengin olduğunun altını çizen Prof. Dr. Bostan, “Bu harekete sahip çıkması gereken ülkelerin başında Türkiye geliyor. Yerel ürün çeşitliliğin bu kadar zengin olduğu bir ülke sanırım yoktur.  Aynı şekilde binlerce yemek çeşidimiz var.  Hızlı yemenin cazibesi karşısında, sadece büyük şehirlerde değil Anadolu’nun genelinde yerel ürünlerimiz unutulmaya yüz tuttu. Böyle bir zenginliği, böyle bir kültürü ‘Fast Food’ karşısında korumak, gelecek nesillere aktarmak için üniversiteler, STK’lar, kamu kuruluşları, hep birlikte toplum genelinde farkındalığı artıracak faaliyetlerde bulunmalı.  Türkiye de bu hareketin temsilciliğini yapan bildiğim kadarıyla tek bir organizasyon var. Slow Food Bodrum.  ‘Yaveş Gari’ sloganıyla çalışmalarını yürütüyorlar. Biz de İstanbul Aydın Üniversitesi olarak slow food alanında önemli bir etkinlik planlıyoruz. Mutfağımızın ve yerel ürünlerimizin korunması, toplumumuzun özellikle gençlerimizin iyi, sağlıklı, doğal gıdalarla beslenmesi için hepimizin bu harekete sahip çıkması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *