Zeyd İbn. Eslem anlatıyor:

''Hz. Ömer (RA), Said ibn. Amir’e (RA); Şam halkı seni niçin çok seviyor?'' diye sordu.
Said de onları iyi gözettiğini ve daima hizmetlerine koşturduğunu söyledi. Bunun üzerine Hz. Ömer, ona bin dirhem verdi.

O ise ''Benim buna ihtiyacım yok, benim atlarım ve kölelerim var var zaten. Bir de şu var; Ben bu görevi para için değil, Müslümanlara yardımcı olayım diye kabul ettim'' dedi.

Hz. Ömer, “Karar vermekte acele etme. Bak; ben sana Allah Resulü’nün (SAV) bir sözünü aktarayım, ondan sonra ister al, ister alma, sen bilirsin” dedi.

“Allah Resulü (SAV) bana bir şey vermişti, ben de almak istememiştim. Bana şöyle demişti: ‘Sen arzu etmediğin veya istemediğin halde verildiğinde al; çünkü o sana Allah'ın verdiği bir rızıktır.’ buyurdu.”

Said b. Amir, “Sen bunu gerçekten ondan duydun mu?” dedi. Hz. Ömer, ''Evet'' deyince o da parayı almayı kabul etti.

PEYGAMBERİMİZİN (SAV) FELÇLİ BİR HASTAYI ZİYARETİ:

İbn. Ömer (RA) anlatıyor: 
“Allah Resulü (SAV) kötürüm bir hastanın yanına uğradı. Onun halini görünce hayvanından indi, secdeye kapandı.
 
Hz. Ebu Bekir de (RA) adamın yanına uğradı, o da Allah'a şükür için secde etti. 

Daha sonra Hz. Ömer de (RA) uğradı, o da şükür secdesine kapandı.

BİR HADİS-İ ŞERİF:

İbn. Ömer (RA), Resulullah’tan (SAV) şöyle rivayet etti:

“En makbul iyilik, kişinin baba dostuyla irtibatını devam ettirmesidir. (Müslim)

Abdullah İbn. Amr (RA) Resulullah’tan (SAV) şöyle rivayet eder:

''Küçüklerimize şefkat göstermeyen, büyüklerimizin şerefini tanımayan, hürmet etmeyen bizden değildir.'' (Ebu Davud)