OLAĞANÜSTÜ itiraz süreci devam ediyor, etmesine de demokrasi tarihimizde benzer süreçlerin yaşanmadığı da söylenemez. Bu arada bizler de neredeyse seçim hukuku uzmanı olmak üzereyiz. Hatta cesur olanlarımızdan bazıları, ekranda “Ben olsam” diye söze başlayarak görüş beyanında bulunacak kadar uzmanlaşmış. Böyle nicelerini izledik...

Tabii, dosya içeriğine vakıf olan tecrübeli siyasetçiler, bazen aylar süren böyle süreçlerden nasıl bir sonuç çıkabileceğini kestirip, isabetli tahminde bulunabilirler, fakat ihsas-ı reyde bulunmuş olmamak adına, haklı olarak, görüş beyan etmek istemezler. Sonuç olarak YSK’nın kararını görecek, ve o karara hep birlikte saygı göstereceğiz.

Tabii, seçim bu; sandıktan beklentilerin aksine sürpriz sonuçlar da çıkabiliyor. İşte tam da bu noktada hevesler uğruna siyaset sahnesinde olan “şakşakçı zihniyet” durumdan vazife çıkartarak günah keçisi arayışı içinde de olabilir. Ya da konuyu kişilere indirgeyerek meseleyi sığ bir tartışma ortamına çekme halleri de görülmemiş değildir. Bunlar, böyle şeyler siyasetin mavralarıdır. Diğer taraftaki küskünler, dargınlar cenahında da, yeni parti söylentilerinin dillendirilmesi olağandır... Tabii siyaset ehli elbette bilir ki belli bir siyaset alanında, yeni bir oluşumun, teşkilatlarını teşekkül ettirip, üstelik iktisadi bakımdan zorlu bir konjonktürde kuvveden fiile geçebilmesi hiç de kolay değildir.

Sosyo-ekonomik faktörlerin etkisi

Malumunuz, bir yerel seçimi daha geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Twitter hesabından yapmış olduğu açıklamada belirtmiş olduğu gibi artık tokalaşıp kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi perçinleme dönemidir.

Ancak 31 mart yerel seçimlerinde, sandıktan çıkan tabloda, sağduyunun açık ara öne çıkmasına karşın, sosyoekonomik faktörlerin etkisi de takdir edersiniz ki görmezden gelinemez.

Mesela, soruyorum size enflasyon rakamları yükseldiğinde “Nedir bu yükselişin esbab-ı mucibesi?” diyerek araştırıp sorguladık mı? Ya da geçtiğimiz dönemde belediyelerin emlak vergilerine yapmış olduğu yüzde altıyüz, civarındaki zamların ortaya çıkan yüksek enflasyon üzerindeki etkisi nedir diye hiç düşündük mü? Mesela bazı belediyelerin, rasyonellikle bağdaşmayan uygulamalarını, harcamalarını konuşup tartıştık mı?

Bilindiği gibi yerel yönetimler demokrasinin barometresi olarak nitelendirilir. Bu kerteden sonra şartların, yerel yönetimleri sürekli gündeme taşıyacağı da muhtemeldir.

MHP’nin oy oranı yüzde 20’ye yaklaştı

Kuşkusuz ki 234 belediye ve yüzde 18.81 oy oranı ile MHP, 31 Mart yerel seçimlerinden en karlı çıkan parti oldu. Devlet Bahçeli yapmış olduğu açıklamalarda, mealen mutabakat ve uzlaşma temelinde insan merkezli hizmetlerin öne çıkacağına vurgu yaparken “Zamanın dar kalıplarına sıkışmayacağız” diyerek, MHP’li Belediyelerin nitelikli hizmet yarışında söz sahibi olacağı mesajını verdi.

Şairin dediği gibi; Memleket isterim; ne başta dert, ne gönülde hasret olsun.

Mutlu günler efendim