BURSA'nın ufak tefek taşlarıyla döşeli yolları, aşağı doğru kıvrılmıştı... Süper ligin "şampiyon" apoletli timsahları, o yola koyulmamak, yokuşu tekrar yukarı tırmanmak ve lige tutunmak için sahadaydı...
Beşiktaş'ın kazandığı, Başakşehir'in takıldığı haftada, Galatasaray cebine koyduğuna inandığı "şampiyonlar ligi" biletini düşürmemek için kazanmak ve rüyanın pembesine devam etmek istiyordu...
Böylesine bıçağın sırtındaki maç, iki takımın da sırtına bıçak gibi batıyordu sanki...
 
"Bu saha ve seyirci bana yeter mi; yoksa üstüne bir de iskender yiyeyim mi" diyen Bursaspor maça "yemeden atıp, üstüne yatıp soluklanmak" niyetiyle başladı... İyi de yaptı, çünkü karşısında hiçbir niyetini sahaya dökemeyen bir çelimsiz Aslan vardı... Bursaspor oyunu ikinci bölgede kontrol altına aldı, iki hızlı kanat adamıyla ani ataklara dayalı bir skor üstünlüğü arayışına girdi... Galatasaray'da ilk yarıda Donk dışında görevini yapan tek bir adam yoktu doğrusu...
15. dakikada "rüzgar adam" Yusuf'un hazırlayıp Sakho'nun tabelaya nakış gibi işlediği gol de, 42. dakikada Lima-Saivet ortaklığıyla hayat bulan 2-0'lık skor da Galatasaray'ın içine düştüğü rehavetten kurtaramadı...
İşte Galatasaray'ın "satılmış şeker fabrikası gibi" üretim dışı kaldığı anda yardım, bir duran toptan geldi... Galatasaray'a bu duran top ikramı olmasa, 45+2'de Ndiaye golü de gelmeyecek ve tarafların 2. yarıdaki planı da her iki takım için daha değişik olabilecekti...
 
Ama ne yazık ki, hakemlerimiz skora etki etmeye pek bir sevdalı... Ve bunların genelde zirvedeki takımlar lehine olması da kaderin bir cilvesi herhalde... Başakşehir'in de yenilgiden bir hakem uydurması penaltı ile kurtulduğu düşünülecek olursa, şampiyonluk yarışının erken bitmesi kimin işini bozacaksa, o durmadan parmak sokuyor lige... Size ne kardeşim... Bıraksanıza herkes oyununu oynasın, terinin hakkını alsın...
İkinci yarıya 2-1 geride çıkan Galatasaray'ı bir tık daha hareketli ve organize görmemizin nedeni de büyük ihtimalle Terim'in klasik soyunma odası fırçaları olmalıydı...
 
Bu yarının başında Belhanda'ya yapılan net pozisyonu VAR yardımıyla değerlendiren hakem Arslanboğa, penaltıyı verdi, Diagne ile gelen 2-2'lik skor oyunun havasını da değiştirdi...
Bursaspor'un bu yarıda orta alan hakimiyetini de hızla kaybettiğini, maç planından uzaklaştığını söylemekte yarar var. Onyekuru-Feghouli işbirliğiyle 3'ü bulan Galatasaray, rahatlarken, 2 farklı üstünlükten yenik duruma düşen Bursa'nın enerji olarak da moral olarak da benzini tükenmiş oluyordu...
Kısacası Galatasaray, bir ara sedyeye uzandığı Bursa çiminden İstanbul'a düğün havasıyla oynaya oynaya döndü... Ben bu halaya Diagne'nin katıldığını sanmıyorum... Terim ona, "Sen İstanul'a kadar yürüyeceksin" demiştir valla...