Duygusallıktan fakirleşmiş bir dünyanın misafirleri olarak her geçen gün toplumda, ailede ve evliliklerde bozulmalara şahit olmaktayız.

Yaşanan bu sosyal problemlerin temelinde ise sevgi dilinin eksikliği vardır.  Kafası eğitilirken kalbi ihmal edilen neslin; kendine ve insanlığa nasıl zarar verdiğini ekranlardan içimiz burkularak izliyoruz.

Sevgisiz büyüyen çocukların açtığı yaraları, sadece yetişkinleri aileyi etkilemiyor; dokunduğu her yeri yakıp yıkabiliyor.

Sevgi yetimi ve şefkat öksüzü olarak yetişen bu çocuklar, mutsuz bir toplumun oluşmasına da zemin hazırlıyor. Her imkana sonsuz maddi güce sahip bu çocukları da hiçbir şey mutlu etmiyor.

Dünyada açlıktan ölenlerin varlığı hepimizi rahatsız eder ama sevgisizlikten ruhları ölenler, kendilerinden topluma bir zarar gelene kadar pek dikkatimizi çekmez.

Peygamber Efendimizin hayatına baktığımızda da sevgi eksenli insan yetiştirme modelinin varlığı dikkatimizi çekiyor. O’nun çocukları öpmesi, kucaklaması ve göğsünde uyutmuş olmasında temasın sevgi göstergesindeki önemini görüyoruz.
Ailelerin çocuklarını yetiştirmesinde sevgi nasıl belirleyici bir role sahipse, yaşlılar da aynı şekilde sevgiyle, ilgiyle hayata tutunurlar. Yaşlılıkta insan, içinde bulunduğu dönem dolasıyla, fazlasıyla duygusaldır. İlgiye, saygıya ve sevgiye çocuklar kadar muhtaçtır.

İnancımız gereği Hz. Peygamberimiz yaşlılarla iletişimi bu konuda bizlere yol gösteren örneklerle doludur.  Sevgi dili ve kalbi ihmal edilmeyen gençler bu örneklere uyarak yaşlılara ilgiyi ve sevgiyi bir çocuk hassasiyetiyle göstermekte olduğunu görebiliyoruz.

Bunun aksine üzücü olan ev hayvanlarını sahiplenip kucağından indirmeyen, maddiyatın verdiği özgüveni ve gücü her değerin üstünde tutan, kendine bu maddi imkanları sağlayan aile büyüklerine, saygı göstermeyen değer vermeyen değersizleştirdiği anne ve babasını dahi evinde kabul etmeyen, sevgi dilinden yoksun, kalbi ihmal edilmiş vicdan ve merhamet duygusundan yoksun bir kesiminde, sosyal hayatımız içinde var olduğunu görüyoruz.

Büyüklere ikram edilmesinin sevap olduğunu, çevresindeki yaşlılara hürmet ve saygı göstermiş ikramlarda bulunulmuş bir kültüre sahip toplumuz.

Neslimizin ihyası kötülerin ihyasıyla değil, yeni neslin eğitim, sevgi ve terbiyesiyle mümkündür. Hiç kimseye hor bakmamak, incitmemek, gönül yıkmamak ve nefsine yan çıkmamakla güzel işlerden sevinç duyan, kötülük yaptıkları zaman üzüntü duyup bağışlanma dileyen, kötü ahlaktan, kötü işlerden ayıp ve toplumda kabul görmeyen sevgisizlikten ve saygısızlıktan uzak durarak, geleceğimize çocuklarımıza ve ebeveynlerimize sevgi ve saygıda kusur etmemeliyiz.   

Büyüklerimiz ve çocuklarımız aslında bizden çok şey istemiyorlar. Onların ihtiyacı olan biraz ilgi, biraz sevgi, ihtiyarlarımız için kendilerini rahat hissedebilecekleri sıcak bir aile ortamı, sevecen bir bakış, içten bir tebessüm. Çocuklarımız için ise sevgiyle ilgiyle kalbi ve ruhu ihmal edilmeden sevgiyle büyüyeceği, iletişimi güçlü sıcak bir aile ortamı.

Yaşlı ve düşkün hale gelmiş anne babasına büyüklerine bakmaktan kaçınan, şefkat ve sevgi göstermeyen, onlara karşı hatalı ve kusurlu davranışlarda bulunanlara efendimizin uyarısı çok manidardır: Küçüklerimize şefkat göstermeyen ve büyüklerine değer ve saygı göstermeyen bizden değildir…

Türk toplumunda aile milletin en küçük hacmidir. Aile düzeninin devletin karakterini oluşturan yapının temel taşları olduğunu unutmamalıyız.

Türk insanı toplumsal yapısını ve çocuğun içine doğduğu aile ve toplumun milli olma özelliğini koruyarak, Kafası eğitilmiş kalbi ihmal edilmemiş  sağlıklı bir nesil, sağlam bir aile düzeni kurmalıdır…