Bir delikanlı meşhur Haccacı Zalim hakkında şöyle diyordu:

''Haccac kan döküyor. kan içiyor. Gönlü kara taş parçası gibidir. Halkın ahından, feryadından korkmaz. Ya Rabbi! Mazlumların intikamını ondan al.''

Yaş yaşamış, dünya görmüş bir ihtiyar o gence şöyle dedi: '' Oğlum! Sana bir nasihatta bulunayım. Şüphesiz mazlum ve biçare halkın hakları bir gün Haccac gibi bir gaddardan sorulacaktır. Lakin Haccac'ın gıybetini  edenlerden de Haccacın hakkı alınacaktır.Binaen aley, sus! Onun hakkından zaman gelir.Ben ne Haccacın zulmünü, ne de senin gıybetini doğru bulurum.''

Defteri kara bedbahtın ömür kadehi dolduğu zaman günahı onu Cehenneme götürecektir. Yalnız şu var ki, o günahkarın Cehennem de yalnız kalmaması için onu arkasından  çekiştiren de  getireceklerdir. 

Hikaye: Abidlerden biri bir çocuğa latife yollu bakmış ve yüzüne gülmüş. Öteki abidler onu kendi aralarında çekiştirmişler. Bununla da kanaat etmeyerek üstelik keyfiyyeti şeyhlerine duyurmuşlar. Şeyh efendi demiş ki; Perişan hali dostumuzun ayıbını ortaya koymayın. Latife haram değildir.

Ama gıybet etmek haramdır.

Hikaye: Birkaç tarikat ehli oturup konuşurlarken içlerinden birisi bir yabancıyı çekiştirmeye başladı. Bir başka zavallının adı geçtiğinde onun da aleyhinde bulundu. İçlerinden biri ona dedi ki: '' Ey akılsız adam! Sen hiç frenklerle gaza ettin mi?

Adam dedi ki: Ben şimdiye kadar evimden dışarı bir adım atmadım. Bunun üzerine sadık nefesli, dürüst derviş şöyle dedi: Ben senin gibi uğursuz adam görmedim. Kafirler gazandan emin oluyorlar da müslümanlar dilinden kurtulamıyor...

Bazınız bazınıza gıybet etmesin. Hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz. (Hucurat; Ayet; 12)

Sadi Şirazi Bostan.