TÜRK milliyetçileri olarak üstümüzde ölü toprağı var. O toprağı dağıtıp ayağa kalkamıyoruz. Sanki şeytan üstümüze bir de yogan örtmüş. Şeytanın yorgan örtme sebebini Anadolu’da gün doğmadan çocuklarını uyandıran analar çok iyi bilir.

Çocuklarını uyandırmakta zorlandıkları zaman o sözü söylerler. “Evladım, sanki şeytan üzerine yorgan örtmüş!” Bize öyle geliyor ki, o şeytan, ülkücülerin üstüne de örtmüş o lanetli yorganı. Ne zaman uyanacağız ey yiğitler?

Ne zaman ayağa kalkıp yürüyüşe geçeceğiz? Türklüğün yeni bir silkinişe, yeni bir şahlanışa, yeni bir yürüyüşe ihtiyacı var! Öyle bir yürüyüş ki, Anadolu yaylalarından başlayacak kutlu yürüyüş, Atatürk’ün huzurunda ve Başbuğ’un mezarı başında noktalanmalı.

Oradan dünyaya verilecek mesajla, Türk milletinin başına örülmek istenen çorapları, ayaklarına bağlanmak istenen zinciri de kırmakta kararlı olduğumuzu haykırmalıyız. Türk milletinin güvencesi olan Türk milliyetçileri buna muktedirdir. Yeter ki, uyarılabilsinler, üstlerindeki fazlalıkları kaldırıp atabilsinler! Türk milleti şunu bilmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve vatanıyla birlikte sahip olduğumuz bütün değerlerimizi; farkına varmadan elimizden kaydırılmak, değerlerimiz yok edilmek isteniyor. Türkiye’de olup, Türk olmamakla övünenler gayri milli davranış içinde bulunanlar, birilerinin desteğiyle artık bazı köşeleri tutmuş görünüyorlar.

Oysa bu devlet “ Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyebilenler için kurulmuştur. Bu sözü özümseyenler tarafından yaşatılmaktadır. Bu günlerde kendimize geldiğimiz, öz güven kazandığımız, Atatürk’ün ilkeleriyle tam bağımsız yolunda attığımız adımlara çelme takmaya çalışan, Türk olduğunu bildiğimiz ancak Türkiye düşmanlarıyla ortak iş tutup hareket edenlerin söylemleriyle vardıkları noktanın vahametini, millet olarak ibretle izliyor, takip ediyor ve görüyoruz!

Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyetini seven biz milliyetçilerin kaygılarına katılmayanlara bir sözümüz olmaz. Ancak, onlara tavrımız bellidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran milletin adının Türk milleti olduğunu dünyaya kabul ettirdiği gibi, Türkiye’nin başına hasbelkader dış güçlerin destekleriyle, birbirine benzemez işbirlikçilerin iktidara gelme, makam sahibi olma gayretinde olanlarında, mutlaka kabul edeceğine inancımız tamdır.

Kabul etmeyenlere de kabul ettirilecektir. Çünkü bu gerçek, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların emanetidir. O emanete sahip çıkacak olanlar da ülkücülerdir. Ülkücülerin başka bir düşüncesi olamaz. O halde buradan bütün ülkücülere sesleniyoruz.

Türkiye Cumhuriyetinin milli değerlerine sahip çıkınız. Özellikle iktidar nimetlerinden yararlanmak için gayri milli kadroların vereceği zararlara ortak olmayınız. Erdoğan karşılığı sizleri gayri millilerle, örgüt yandaşlılarıyla, dış güçlerin maşalarıyla yan yana getirmesin!

Milli düşünen ve vatansever olarak bildiğimiz milliyetçiler bu yanlışlıklara izin vermemek için sesinizi yükseltin. Siyasi istikbalinizi Türkiye Cumhuriyetinin ali menfaatlerinin önüne kaymayınız. Ülkücülerin en büyük görevi, Türk milletinin her türlü tehdit ve tehlikeye karşı uyandırmaktır.

Türk devletlerine 1281 den 1913’e 1913 den 15 Temmuz’a kadar karanlık güçlerle birlikte yüzlerce proje üretilerek, ülkemizi parçalamak ve paylaşmaya çalışanlar hep olmuştur. Bu günde yine var. Yarında olacaktır. İmkân buldukça saldırmaya en ağır darbeleri vurmanın fırsatlarını kollamaktan asla vazgeçmiş değiller. Ancak ülkemiz saldırıların en ağır darbelerinden her seferinde ya kendi gücümüzle ya da beklemediğimiz yardımlarla ayağa kalkmasını bilmiş asil bir milletiz.

Türkiye’de Türk olmamanın dayanılmaz zevkini paylaşanlar, hasbelkader Türkün başında yetkili olabilirler. Bu yetki onlara Türk olmamanın getirdiği bir imtiyaz olamaz. Türk milletinin, hiçbir zaman insanlara etnik kimliğiyle bakmadığını gösterir.

Türk milleti, kimseye etnik kimliği ile bakmaz, ama soy özrü veya belli bir nakısası bulunanlar, Türk milletine farklı gözle bakmaktadır. Bunu bize Osman Yüksel Serdengeçti açık bir örnekle anlatmıştı. O yılları hazırlayan Türk milliyetçileri, meselenin nasıl tehlike oluşturabileceğini bilirler.

Bizim kaygımız o ki, bundan sonra Türkiye’de ezici bir çoğunlukta bulunan Türk milleti, kendi vatan toprakları üzerinde “Türk haklarını koruma” adıyla örgütlenmek mecburiyetin de olacak! Türkiye de böyle bir örgütlenmeye gerek var mı?

Ülkenin başına Türk haklarını korumak yerine, milli manevi değerleri, ülkenin mevcut kazanımlarını, milli heyecanını, coğrafyasında elde ettiği üstünlüğü bertaraf etme eğilimini gösterenlere karşı, böyle bir örgütlenmeye şiddetle ihtiyaç olacaktır.

Son günlerde ülkenin gündemini takip edip dikkatlice incelerse, Türkiye düşmanları tüm emperyalistler, eli kanlı terör örgütlüleri yan yana geldiler. Son olarak alçak PKK'nın önemli isimlerinden Mustafa Karasu, organize suç örgütü yöneticisi sözde milliyetçi Sedat Peker'e destek verip ‘aynı düşüncede olduğunu’ açıklayarak, aynı yolda yürümeye başladıkları bu günlerde ne kadar haklı olduğumuza hak vereceksiniz!

Biz biliyoruz ki, kaygılarımızı Türkiye sathında paylaşan milyonlarca vatan evladı ülkücü ve vatansever Atatürk Milliyetçisi var. Ama nedense herkes kendi köşesinde kaygılanmakla yetiniyor. Bizler de Türkiye düşmanlarının, ülkemize karşı birleşip harekete geçtiği gibi, hep birlikte Cumhuriyetimizin kuruluşundaki ruhla şeytanın üzerimize örttüğü yarganı fırlatarak, harekete geçilmesi gerektiğine inanıyoruz! Allah Türk’ü ve Türk milletlerini korusun ve yüceltsin.