TOTALİTER rejimlerde diktatörler toplumun her şeyidir. Demokrasilerde ise liderler toplumun ilham kaynağıdır.
Topluma İlham kaynağı olmayan liderlerin, demokrasiye de, topluma da en küçük bir katkısı olmaz. Teokratik yönetimlerdeki korku salan diktatörler için toplumu yönetmek çok kolaydır. Çünkü totaliter rejimde diktatörler yalnız emir verir.
Liderler demokrasisinde de durum pek farklı sayılmaz. Ama halka dayalı demokrasilerde liderlerin vereceği emirlerin “düşünce süzgeci”nden geçme zarureti vardır. Süzgece takılacak emirler “geçerli neden” bulamaz.
O zaman lider de, demokrasi de kaybeder!
Siyaset her rejimde vardır. Ancak geniş halk kitlelerinin benimseyip sahiplendiği demokrasilerde başarının anahtarı “istişare”dir. Yani demokrasi içinde siyaset yapmak istiyorsanız, istişareyi önemseyeceksiniz. İstişareyi özümseyememiş liderler gece rüyasında gördükleri düşü, ertesi günün işi haline getirirler. “Lider olunmaz Lider doğulur” sözünün demokratik rejimler için, hiçbir geçerliliği yoktur.  Aksine demokratik rejimler için geçerli olan kural, “ Lider doğulmaz, Lider olunur” yaklaşımıdır.
Niçin lider olunur? Şayet lider doğmak yeterli olsaydı, liderlerin ilham kaynağı olmasına gerek kalmazdı. Toplumlarına ilham kaynağı olmayan liderlerin yönetimindeki ülkeler, mevcudu muhafazayla iktifa ederler. Oysa içinde bulunduğumuz dengelerin her gün değiştiği akıl almaz bir milletler mücadelesine sahne olmaktadır.
Bu mücadelede başarıya ulaşmanın ilk şartı, rakiplerinden daha çok çalışmak, hedefi daha ileri tutmaktır. Rakiplerinden daha iyi olmaktır. Peki, hangi ilhamla, hangi ülküyle, hangi istekle?
Liderin görevi, topluma hedef göstermektir. Toplum, o hedefe yürümüyorsa, liderlerinde bir hata veya noksanlık var demektir. Spor takımları başarısız olunca, ilk hesap kime soruluyor? Teknik yöneticiye sorulmuyor mu?...
Bu sorumluluk her kurumda aynıdır. Sürünün hesabını çobandan sorarlar. Demek ki toplumda ve kurumlarda başarısızlığın birinci derece sorumluları önderlerdir. Liderler yalnız emretme hakkını kullanarak, sorumluluklarının yerine geleceğini sanıp beklerse, büyük bir hayalkırıklığıyla karşılaşırlar. Sonuçta fatura kendilerine kesilir. Bütün bu olumsuzlukların bir tek ilacı vardır: İstişare.
Siyasi mücadelede başarısız olan partilerin yönetim anlayışına bakınız. İlk göze çarpan aksaklığın istişaresizlik olduğunu hemen anlarsınız. 
Yirmi yıllık iktidarın başarısı da liderinin topluma hedef gösterip istişare ile birlikte hedefe yürümesi olarak görülebilir.   
Toplum organizasyonu biçimindeki siyasi partilerin sevk ve idaresinde dikkat edeceğiniz en önemli konuların başında, o partinin gönülleri olan insanların düşüncelerinin sorulması gelir.
Ardına bakmadan gözünün doğrusuna ilerleyen, halkının gönlüne giremeyen, güven duyulmayan liderlerin arkasında kimse kalmaz. Kalmaz, çünkü bulunduğu yerde kaale alınmayan insanların orada durmasını sağlayamazsınız.
Nasıl duracaksınız fikrini sormadığınız insanları? İstişare ne demektir?
En küçüğünden en büyüğüne kadar kaderbirliği yaptığınız insanlara iş danışmak demektir. Kendisine iş danışılan insan, o kurumda belli bir yeri olduğuna inanır. O kurumun gelişmesi için daha çok gayret gösterir. Türk demokrasisinde parlamenter rejimin en büyük handikapı,” Lider demokrasisinden halk demokrasisine geçilmemiş olması”dır. Bu handikap halkın seçtiği başkanlık sistemiyle ortadan kaldırılmıştır. 
Türkiye’nin gerçeği budur. Bazı parti liderleri bu tür eleştirileri kendileri için olumsuz olarak algılayabilirler, Öyle algıladıkları için siyasi partilerde istikrarsızlık yaşanmaktadır. Öyle algıladıkları için liderler iki seçimde, “seçim öncesi ve sonrası” birbirine zıt iki sıfata sahip olmaktadırlar. Nedir o sıfatlar? Kuşkusuz ki, “en büyük” ve “ en beceriksiz” sıfatlar.
İstişaresiz siyaset yapacağını zanneden liderler, liderlikten önce istişare kavramını başarmalıdır. İstişare kavramıyla barışık olmayan liderlerin lider olması mümkün olmadığı gibi siyasi başarısı da mümkün değildir. 
Onların başarısı tesadüflere bağlıdır. Hep başkalarından beklerler. Oysa başarının sürekliliğinde tesadüflere hiç mi hiç yer yoktur. 
Buna en iyi örnek, dünyada en uzun seçimle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanımızdır.