Mayıs başından beri Sedat Peker konuşuluyor. ABD üssü olduğu bilinen BAE’nin başkenti Dubai’den videolarla toplumu ayrıştırıyor. Gün geçtikçe gördük ki kanıtsız delilsiz bir sürü CİA palavrası. İçinden bir kaçı doğruysa, geri kalan da doğrudur diye algı operasyonu çekiliyor topluma.

Saldırı üssü Mossad-CİA karargahı olunca hedefte de Türk Hükumeti-DEVLETİ var. Milli rotaya kilitlenmiş, dışarıdan emir almadan menfaatini koruyan hale yürüyoruz. Durum elbette ki bölgede emeli olanları ürkütüyor. Başta israil’i.

Neyse efendim, Peker acaba kimlere vuracak diye beklenti muhalefette çıtayı yükseltti. Daha ilk günde Akşener-Kılıçdaroğlu “iddiaları savcılık araştırsın” deyip yönü tayin etti. Peker’den siyasete, medyaya hepsi bir merkezden yürütülen “karabasan faaliyeti” içinde kaldık.

Organize suç şebekesi lideri CİA tarafından tam da şu yaptığı saldırı için götürüldüğü anlaşıldı. İkibinli yılların başında Swiss Otel kral dairesinde, ABD Büyükelçilik resmi görevlileri, CİA ve ABD narkotikle resmi toplantı yaptığını söyleyen Sedat Peker.

İçerini tahmin etmek zor değil. Uyuşturucu ticareti başta olmak üzere yurt içinde kelle avcılığına çıkmış sonrasında aynı FETÖ gibi. İnsanların zayıf yanı cüzdanlarından yakalamış. Birine 80 bin TL lik mücevher takıp, kayıt altına alıyor. Hatta bir siyasetçiye ayda 10 bin dolar maaş vermesi var. Kurbanı çoktur, sessizlikten belli.

Hedefinde PKK-FETÖ ile büyük mücadele veren Süleyman Soylu var. Aslında Erdoğan’ın çevresi var. İş medyaya kadar indi. Tek tek onları devirip hükumeti erken seçime zorluyor, iç siyaset yardımıyla. Onlara pas veriyor.. Tabi vatandaşı isyana vardırmak da var işin ucunda.

Muhalefet liderlerinden, Yılmaz Özdil’e, Fatih Altaylı’ya, Habertürk’e inanılmaz şakşakçıları türedi. Demirören parayı nerden buldu diye sorarken, Habertürk patronuna sessiz. Kendisi sanki babadan zengin. Millet İttifakına toz kondurmuyor.

Erdoğan- Biden görüşmesinden bir gün önce saatlerce görünmeyince akla “ABD hükumeti Ankara’ya ne teklif etti” sorusunu getirdi. Derken daha önce anlattığı olaylardan biri Habertürk aracılığı, Fatih Altaylı köşe yazısı ile adeta mahkeme kararına dönüştü. Sunucu Veyis Ateş linç edildi.

Yanlış bir yol. Basın halk yararına haber özgürlüğüdür. Devlet yargısına paralel yargı kurup infaz yeri değildir. Bir telefon görüşmesi ile “ses kaydı” var denildi. Burada mevzu sunucu değil kime aracılık ettiğidir. Muhtemel hükumetten birinin başını yemek isteyecekler.

Lakin şu var ki, anket firmaları, medya, köşe yazarları, siyaset ve toplumun bazı dinamikleri satın alınmış, kurşun askere dönüştürülmüş ise bu iş “Rus ruletine” dönmüş demektir. Sedat Peker tetiğe basıyor, devlete uzatıyor. İçinde mermi yok. Karşı taraf bunu bilmiyor.

Psikolojik saldırı ve baskı altındaki toplumu isyana teşvik ederek erken seçime zorluyorlar. Şu an toplumda oluşan müsilajı gidermek zor. FETÖ, PKK, Peker başta olmak üzere aslında yedi düvelin CEO su olan bazı iş adamları basmışlar parayı, çalıyorlar düdüğü. Ortalık etki ajanı kaynıyor.

Uzatmayayım; Sedat Peker CİA-MOSSAD’ın silahıdır. Türk Devletine karşı kullanılmaktadır. Mevzu erken seçim gibi dursa da, günün sonunda masaya “Sözde Kürdistan, Sözde Ermeni soykırımına tazminat” gibi daha gelişmiş Sevr planı konulacaktır.

Toplum algı operasyonuna karşı korumak, devletin görevidir. İşin uzmanı istihbaratçı, akademisyenlerce tv programları yapılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi hızlı olsa da kafalar hala eski sistem gibi ağır işlemektedir. Bu durum milletin zararına dönüşebilir.