36 YILLIK deneyimli be yıldızlı otel genel müdürü, Şahin Akgün anlattı; Alman turist ve ailesi tatil için uçakla Antalya”ya inmiş. Taksiye binip tatilini geçireceği otelin yolunu tutmuş. Otele varıp bavullarını indirip para vermeden, ilerlemeye başlayınca taksici yolunu kesmiş; “Ücret- mani?” demiş. Alman turist ailesinin cevabı ilginçmiş; “Taksi ücreti de HERŞEY DÂHİL” kampanyasının içinde değil mi?”. İşte o hesap... Artık her şey dahil paketlerine analarının nikahını bile dahil edecekler gibi.

Deneyimli genel müdürün anlatıklarını özetlersek; turizm de her şey dahil denilen bir sistem var. Aracı tur şirketleri ile otelciler arasında pazarlıklar sonucunda şekillenen bir ücret. Yazın bitiminde Türkiye ile ilgili 50”ye yakın ülkede faaliyet gösteren, tur şirketleri otelcilerin kapısına dayanıyorlar. Tatil yapacak turistlerin pazarlığını yapmak üzere. Bu pazarlıklar çok ilginç ve de ucu açık. Atıyorum otel 500 yataklı. Tur şirketi otelcinin karşısına geçip; “Senin 500 yatağını şimdiden kapatıyorum. Kişi başı her şey dahil 80 euro veriyorum. Paranı tamamını da kıştan peşin olarak veriyorum. Uçak parası, otele varış ta benden” diyor. Otelci için verilen fiyat biraz düşük olsa da, teklif işine geliyor. Birincisi otelinin yaz boyunca müşteri sorunu olmayacak. İkincisi parayı peşin alacak. Üçüncüsü bir işletmeci olarak dertsiz tasasız bir sezon geçirecek. Genelde sistem de bu şekilde işliyor, alan razı veren razı. Tabii ki kabul ediyor. SOYULAN KİM? İşte meselenin özü bu pazarlıkta. Soyulan kim? Soyan kim? İşin o tarafına bakmak gerekir. Tur şirketi otel ile kişi başı her şey dahil, 80 euroya anlaştıktan sonra bu defa bağladığı müşterilerine dönüyor. İşte burası ilginç... Otel yetkililerinin belirttiğine göre bu turistlere verilen rakamın ucu açık. Verilen ücret bir iki katına kadar çıkabiliyor.

Çöpe giden yiyecekler

Yani otele 80 euroya satılan bir, konaklama bedeli turiste 120 euroya, hatta 150 euroya kadar satılabiliyor. Hatta iki buçuk katına kadar satılan her şey dahil paketleri var. Şimdi burada sorulması gereken soru şu; “Bu işten kim kar ediyor?”. Bunun cevabı aslında basit... Soyulan turistler, soyulan oteller soyulan turist ağırlayan devletler. Soyan ise tur şirketleri. Hizmet vermeden, yedirmeden, içirmeden, harcama yapmadan, yatırmadan havadan para. İşte tedbir alınması gereken alan burası. Ya oteller birleşip kendi tur şirketlerini kuracaklar ve de rekabet için aralarında centilmenlik anlaşması imzalayacaklar. Ya da olanı kabul edip verilenle yetinip, Allah razı olsun deyip ücreti kabullenecekler.

İşin bir de İSRAF yönü var. Her şey dahil programı için tatili gelen turistler, Kahvaltılarını öğle yemeklerini ve de akşam yemeklerini stantlar üzerine hazırlanan Ve her türlü yiyeceği içeceği içeren mükellef ortamlarda yiyorlar. Otelcilerin deyimi ile bu tür beslenmelerde israf oranı yüzde kırkları bulabiliyor. Bu hem otelcinin cebinden çıkıyor hem de milli gelirini kaybı israfı anlamına geliyor. Bu konuda alınan tedbirlerde pek bir işe yaramıyor.

Ultra müşteri artık yok

Doğan Otellerinin sahibi Mesut Sarıkaya’ya göre, son yıllardı müşteri kalitesi, turist kalitesi de düştü. Bunun sebebi işte bu pazarlıklar ve de onun sonucunda turistin önüne, aracı turlar tarafından konan yüksek fiyatlar. Bu yüksek fiyatı veren turist otele geldiğinde verdiğini çok yiyerek çıkarmaya çalışıyor. Bu da tabii ki otelin aleyhine oluyor. İşin diğer bir yünü de eskiden ULTRA turist müşteriler vardı. 24 saat hizmet alan, fiyat sormayan zengin müşteriler. Onlar artık YOK. Onlar yıllanmış 150 euroluk bir şarabı fiyat sormadan açtırırken, şimdiki turistler 5 euroluk biranın fiyatını bile sorup ona göre içiyorlar. İşte gönül dostları 50 milyar dolarlık hedef koyduğumuz, bu sene gerçekten iyi bir sezon geçirdiği iddia edilen turizmimizin durumu bu. O taksiye binen Alman turistin söylediği gibi. Ücreti birileri her şeye dahil etmeye çalışıyor. Ama kar eden yine o turist olmuyor. Aracı tur şirketleri oluyor ve de emek vermeden masraf yapmadan gerçekten iyi kar ediyorlar.