Beşiktaş'ın efsane başkanı Süleyman Seba'nın doğum günü bugün.

Yaşasaydı 94 yaşında olacaktı.

13 Ağustos 2014'te yaşama gözlerini yumdu.

Aradan geçen onca yıla rağmen unutulmadı.

Faik Gürses ve Gürel Yurttaş'ın kaleme aldığı "Süleyman Seba eski dostlar anılar" kitabında dostları Süleyman Seba'yı anlatmıştı.

Anlatanlardan biri de Galatasaray'ın efsane başkanı Faruk Süren'di.

Faruk Süren'e göre Süleyman Seba "Artık olmayan kuşağın son temsilcisi"ydi. Şöyle anlatıyor kitapta:

Süleyman Seba'yı çok eskiden tanıyordum, biliyordum. Çok iyi bahsediliyordu kendisinden... Ama ilk karşı karşıya gelişimiz 1994 yılında oldu. Tanıdığımda gerçekten övgüye değer bir kişilik olduğunu gördüm.
O yıllarda ilk kez sistemli bir şekilde televizyondan canlı maç yayını yapılacaktı ve Cine 5 yayınları almak istiyordu. Peki ne yapacaktık biz kulüpler olarak, neler talep edecektik? Bunu belirlemek için kendisini ziyaret etmek istedim. Akaretler'deki kulüp binasına gittim. Kapısından girdiğimde karşımda çok sıcak bir insan gördüm. Ayağa kalktı, ceketini ilikledi "Hoşgeldiniz" diye elini uzattı. O kadar inceydi ki karşısında ister istemez sizi de aynı düzeye çekiyordu. Saygıdeğer bir insandı. İyi hatırlıyorum, odasında güzel bir Kartal vardı, dikkatimi çekmişti.
Oturduk... Neler yapabileceğimizi konuştuk. O zaman Fenerbahçe'nin başkanı da Ali Şen'di. Ancak o toplantıya gelemedi. Onun yerine haber gönderdi; "Benim adıma Faruk Süren karar alabilir" diye...
Bakın o dönemlerde yani Süleyman beyin başkanlığı döneminde seviye başka bir düzeydeydi. Elbette ki rakiptik. Rakiptik ama sahada... Yoksa Galatasaray, Beşiktaş markalarının ticari menfaatlerini ortaklaşa planlamamız gerektiğini biliyordum. Süleyman bey bu ortaklığa çok yatkındı. Ali Şen de öyle. Süleyman bey de büyüyüğümüzdü tabii...
Daha sonra da buluştuk defalarca kez. Müthiş bir saygı ortamı doğuyordu onun olduğu yerde. 
Süleyman bey aslında artık olmayan bir kuşağın temsilcisiydi. Düşünce ve yaşam tarzı itibarıyla herşeyi usülüne göre yapıyordu. Karşısındaki adamı kıracaksa, hatta küfür bile edecekse uslübüyle yerleştiriyordu; bu çok önemliydi. Hem dişlerini gösteriyordu, hem de birleştirici başkan imajını asla zedelemiyordu.


BANA ÇOK GÜVENİRDİ, BUNDAN GURUR DUYARIM

Süleyman bey bana çok güvenirdi, bundan gurur duyarım ben.
Örneğin ticari konularda derdi ki; "Galatasaray başkanı bu tip konuları iyi düşünüyor, biz de onunla birlikte hareket edelim!"
Öyle de yaptık. Canlı yayınlarda, kulüpler birliği kuruluşunda... Üç kulüp anlaştık hep. 
Şimdi ortam değişti. Başkanlar da sert ortama adapte oldular. Bu ortamı yumuşatacaklarına benimseyip, devam ettirdiler. 
Şiddet hadiselerini önlemek yönetimlerden başlar. Başkanlar, yöneticiler istemezse hiçbir şey olmaz. Biz Süleyman beyle ki buna Ali Şen'i de eklemeliyim; bu tip olaylara fırsat vermedik. Benim başkanlık yaptığım dönemde Aziz bey de (Yıldırım) bu düşüncede oldu. 
Ama artık bütün ortam değişti.
Süleyman bey o kibar, saygılı ortamı maalesef geride kaldı.

MAÇ İZLERKEN SAKİNLEŞTİRMEYE ÇALIŞTIM

Bir Galatasaray-Beşiktaş maçını başkanlar olarak yanyana izledik.
Ben heyecanlı bir adamım... Hele de maçlarda. Ama ben onun yaşadığı bir heyecan gibisini görmedim. Sakin görünmeye çalışıyordu ama başaramıyordu. O nasıl titremeydi, anlatamam.
Maçı bıraktım, ona baktım;
- Süleyman bey, dedim; iyi misiniz? Sakin olun lütfen!
O da bana;
- Aman efendim, istirham ederim, gibisinden bir şeyler söyledi.
Takımı gol attı, gol yedi. O duruşunu hiç değiştirmedi. 
Ölüm haberini alınca çok üzüldüm. Cenaze törenindeki katılım müthişti. Bu da ona ülkede duyulan saygıyı ve sevgiyi gösteriyordu.
Klası olan bir başkandı Süleyman bey.
Rakiptik ama ne saygısından, ne de sevgisinden mahrum bırakmadı bizi. 
Şimdi bakıyorum da geçmişe... En büyük pişmanlığım; maalesef bir rakı sefası yapamadık kendisiyle.
Huzur içinde uyusun. 

Editör: Haber Merkezi