Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra demeç vermeyen teknik direktör Fatih Terim, suskunluğunu ilk kez bozdu.

Terim, The Athletic'e verdiği röportajda şu ifadeleri kullandı:

- Bu yılın başında Galatasaray’da bir devrim olması gerektiğine karar verdim. Kolay olmayacak dedim. Gönderilme kararım beklediğim bir şey değildi. Şimdi zihinsel olarak rahatlamak için biraz zamana ihtiyacım var.

- Galatasaray benim için tek yön bilet. Başka bir Türk kulübü için çalışmayı hayal edemiyorum. İmkansız. 

- Kulübüm beni geri çağırdığında hayır diyemedim. Galatasaray benim evim. O benim ailem. Ailemin yanına geldim. Karakterimi hiç değiştirmedim. 50 yıl önce Galatasaray’a geldiğimden beri hep aynı Fatih Terim oldum.

- Galatasaray’a her geri dönüşümde sohbetlerimiz kısaydı. Size ihtiyacımız var diyorlar. Alacağım paraya bakmadan sözleşmeyi imzalarım. 

- Futbolcuyken birçok kulüp beni istiyordu. Diğer kulüpler beş kat daha fazla ödeme teklif ediyordu ama ben Galatasaray’a imza attım. Ben Galatasaraylıyım, bunu böyle gösteriyorum.

- Futbolcuyken Don Howe yüzünden pozisyonum değişti. Orta saha oyuncusuydum ama Avrupa Kupası maçında Rapid Vienna’ya kaşı ‘Fatih libero oynuyorsun’ dedi. O andan itibaren kariyerimin sonuna kadar libero olarak oynadım.

- EURO 96’da Malcolm Allison beni ziyaret etmek istedi ama içeri almadılar. Dışarı çıktım ve onu soyunma odasına getirdim. ‘Çocuklar, bu benim antrenörüm’ dedim. Çok duygusal bir andı. Ağlamak üzereydi. ‘Fatih seninle gurur duyuyorum’ dedi. Harika bir hatıraydı. Kız arkadaşı Serena ile birlikte benimle geceleri dışarı çıkardı ama sabahları bunu telafi etmek için fazladan antrenman yaptırırdı. Ondan antrenman sırasında ve maç boyunca öğrendiğim en önemli şey disiplin ve ciddiyetti. Ancak saha dışında oyuncularının rahat olmasını isterdi. 

- Sir Alex Ferguson futbolun en önemli adamlarından biri. Elbette, başardıkları, antrenörlüğü ve yönetim tarzından etkilendim.

- Galatasaray’ın Avrupa’da başarı kazandığında oynadığı futbol, şu anda yaygın olan çılgın pres oyunundan farklı değildi. Her zaman hücumcu bir anlayışa sahip olduk ve rakibe baskı uyguladık. Maçlar sırasında rakipler oyuncularıma ’14 kişi mi oynuyorsunuz? Bu baskıyı, bu gücü anlayamıyoruz’ diyordu. Bu zihniyeti uygulayan fazla takım yoktu. Şimdi birçok takım bunu yapıyor.

- Büyük kulüplerin talepleri çok farklı. EURO 96’dan sonra Galatasaray’a geldim. Belki bazı yerlerde Şampiyonlar Ligi’ne katılmak başarıdır ya da ikinci bitirmek. Galatasaray ile sadece birincilik başarıdır. Bir unvan aldıktan sonra, işiniz daha zor oluyor. Büyük bir kulüpte çalıştığınız her gün, işiniz daha da zorlaşıyor. Hiçbir maçı kaybetmemelisiniz, her zaman gelişmelisiniz. Başarıyı sürdürmek daha zor. Çünkü aynı şeyleri yapmaya devam edemezsiniz. Bir şeyleri değiştirmeniz gerek.

- En zor iş Milli Takım. Çünkü tüm ülkeden siz sorumlusunuz. Renkleriniz kırmızı ve beyaz, kırmızı ve sarı değil. Herkes seni sorgulayacak. Galatasaray’da sadece onların taraftarlarından sorumlusunuz. Bu sorumluluğu hep hissettim ama baskıdan hiç etkilenmedim. Omuzlarım bu baskı yüzünden asla aşağı inmedi.

- İlk antrenör olduğumda benden büyük futbolculara koçluk yaptım. Şimdi onlar benim çocuklarımdan daha küçükler. Futbol asla durmaz. Her gün değişir. Özellikle oyunun yoğunluğu, ritmi çok yüksek. Oyunu arkadan kurmakta ısrar eden çok fazla takım var. Geçiş oyunu çok artıyor. Bu, oynamak isteyen takımların çağı. Geçmişte rakibin oynamasını engellemek popüler olandı. Artık halk bu takımları izlemekten hoşlanmıyor. İnsanlar zor bir maç izlemek istiyor ama topun da içinde olduğu. Rakibi oyununla yok etmelisin.

- Geleceğimle ilgili henüz karar vermedim. Yakında ben de öğreneceğim ama şu an bilmiyorum. Benim için en önemli olan Türk futboluna önemli bir miras bırakmak. Kazandığım tüm şampiyonluklardan çok daha önemli. Bir oyun, bir zihniyet, bir teknik direktör olarak hayat. Bu en gurur verici an olacak. İnsanların bana olan sevgisini paha biçemem.

Editör: Haber Merkezi