Zor günler geçiriyoruz. Hele hele 65 yaş üstü insanlarımız daha da zorda. Çünkü onların yapacak çok işi yok. Büyük çoğunluğu emekli. İşleri güçleri meşgaleleri az. Vakit geçirmeleri, stresten uzak olmaları gerek. İçeri kapanmaları aktivitelerini bitirdi. Ancak içerde kalmaları, dışarı çıkmalarından daha güvenli. Çünkü uzmanlar bu kesimin bağışıklık sisteminin daha zayıf olduğunu, yaş ilerledikçe de daha da azaldığını söylüyorlar. Bu ne anlama geliyor? Virüsle mücadele etme kapasitesinin gençlere göre daha az olduğunu. Virüsün bulaşması durumunda bu insanlarımızın ölüm oranlarının daha da fazla olacağı bilinen bir gerçek. Ancak içeriye kapattığımız bu insanlarımız da bazı çıkmazları var. Evde karı koca yetmiş yaş üstünde olan insanlarımız var. Bunların yeme ihtiyaçları, hastalanma durumunda bakım ihtiyaçları. Bunlar önemli. Görevliler her yere her köşeye yetişemeyebilirler. Medyada yardım edilen bu tür insanların görüntülerini görüyoruz. Bir de ulaşılamayanlar var.

MİDE KANAMASI

Silivri’nin Çanta Köyünde oturan bir vatandaşımızdan bahsetmek istiyorum. Köylü bir dedemiz. Yaşı 76’tının üzerinde. Eşi ile birlikte müstakil bir evde yaşıyor. Eşinin yaşı da aynı. Virüs dolayısı ile 65 yaş üzeri insanımıza getirilen kısıtlamalar ilk zamanlarda onları pek etkilememiş. Zaten köy ortamı olduğu için zahirelerinde sıkıntı yok. Bahçelerinde sebzeleri bile var. Bu konuda sıkıntı yok. Sıkıntı adam hastalınca ortaya çıktı. Korkunç bir mide ağrısı. Dayanılacak gibi değil. Daha önce de mideden tedavi görmüş. Ülser olduğu, midesinde yara olduğu söylenmiş hastanede yatarak iyileşmiş. Köylü kardeşimizin doğal olarak hastaneye yatırılması gerekiyor daha önce kendini tedavi eden Prof.Dr. Erşan Aygün hocaya durum bildiriliyor.

Hoca; “Bana getirin hastaneye yatırayım” diyor. İşte mesele burada, sokağa çıkma yasağı var. Durum memur olan Çorlu’da oturan oğluna bildiriliyor. Çorlu Tekirdağ sınırları içinde. Baba İstanbul sınırları içinde. Onu hastaneye yetiştirecek başka kimsesi de yok. İstanbul’a giriş yasak. 31 büyükşehirden biri olduğu için. Oğlan izin almak için E-Devlet üzerinden Çorlu Kaymakamlığına başvuruyor. Durumu da açık bir dille anlatıyor. Kaymakamlık; “Mümkün değil, feda gönüllülerinden yardım isteyin” diyor. Köy nire, feda gönüllüleri nire? Onlar gelene kadar adam zaten ölür. Memur olan delikanlı ertesi gün bu defa kaymakamlığın kapısını direkt olarak elinde dilekçe ile aşındırıyor.

Maalesef izin alamıyor. Baba kıvranmaya devam ediyor. Mideden gelen kan parçacıkları bir problem olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Babanın ağrıları devam ediyor. Ele kol bağlı aile büyük bir çaresizlik içinde. Sonuçta ne oluyor? Baba bir türlü oğlu tarafından hastaneye götürülemiyor.. Bunun sorumlusu kim? SORUMSUZ Çorlu Kaymakamlığı böyle bir vakada izin vermeyecek de hangi durumda izin verecek! Sanırım dilekçeyi bile incelememişlerdir.

Öte yandan Prof.Dr. Erşan Aygün duruma İstanbul’dan müdahale etmeye çalışıyor. Hastanın anlattıklarını dinleyerek, kendisine kullanacağı ilaçları söylüyor. Bu ilaçlar hastaya köylü yakınları tarafından yetiştiriliyor. Sonuç olarak hastamızın ağrıları biraz hafiflese de hala devam ediyor. Hastaneye yatıp tedavi edilmesi gerek. Oğlu izin için hala kaymakamlık kapılarında. İkisi de çaresiz durumda. Biz hasta insanımızı İSVEÇ’TEN ambulans uçakla tedavi için Türkiye’ye getiriyoruz. Çok güzel, tabiî ki insanımıza sahip çıkacağız. Ama öte yandan burnumuzun dibindeki çaresiz bir köylü insanımızı ölüme mahkum etmememiz gerek! Bu çok büyük bir ÇELİŞKİ değil mi Allah aşkına. Bu DRAMATİK durumu terörle mücadelede efsane işler yapan, İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun dikkatine sunuyorum. Hastamızın adresi telefonu bende.