Suudi Arabistan’daki petrol tesislerine, Cumartesi günü Yemenli Husiler tarafından İnsansız Hava Araçlarıyla (İHA) saldırı yapıldı. Saldırı küresel petrol fiyatlarında ani yükselişe neden oldu

Suudi devletine ait Aramco petrol şirketi tesisteki üretimi askıya aldı ve üretimi yarıya düşürdü. Aramco’nun petrol üretimini günlük 5.7 milyon varile düşürmesiyle uluslararası ham petrolün fiyatı, varil başına yaklaşık 12 dolar artarak, 68 dolara yükseldi. Brent ham petrolü ise 71 dolara çıktı. Ayrıca Suudi liderliğindeki ve ABD destekli Yemen savaşına misilleme olarak yapılan saldırı, bölgesel gerilimleri hızla artırdı. Bu durum ABD’nin Husileri destekleyen İran’a karşı savaş tehlikesini de artırdı. Saldırının gerçekleştiği Abqaiq ve Khurais rafinerilerini hedef alan 10 İHA’nın bu büyük taarruzu kritik öneme sahip. Hijra Khurais, Suudi Arabistan’ın yaklaşık 1,5 milyon varil petrol üreten ikinci büyük petrol sahası ve Abqaiq, ihracatta 7 milyon varil petrol işleyen dünyanın en büyük ham petrol dengeleme tesisidir. Bu, küresel ham petrol arzının yüzde 5’in üzerindedir; bu zararın giderilmesi haftalar alacak ve uluslararası petrol fiyatlarının bir süre daha yükselmesine/yüksek seyretmesine neden olacaktır. Petrol fiyatlarındaki keskin bir yükseliş, küresel ekonomi için hassas bir zamana denk geliyor. Daha yüksek enerji maliyetleri ile başta gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri için ciddi bir yıkıma neden olabilir.

Daha fazla kan ve gözyaşı

İran ile ABD’nin bölge müttefikleri ve İsrail arasında gerilim daha da aratacaktır.

AB ülkelerinin büyük oranda ithal ettiği petrol, son artışlar yüzünden, Avrupa’da ciddi bir enflasyon ve hayat pahallığı ortaya çıkacak. Rusya’ya olan enerji bağımlılığı daha da artacaktır.

Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan ülkelerin petrole bağımlığı yüzünden, artan petrol fiyatları Hindistan, Çin, Japonya, Güney Kore, Türkiye gibi ülkeleri de olumsuz yönde etkileyebilir.

Rusya, OPEC ve Körfez ülkeleri açısından petrol keskin artışının, üretici devletlerin kâr marjına olumlu katkısı olacak

 G-7 Fransa zirvesinde gündeme gelen, BM toplantısında olası Ruhani- Trump görüşmesi, bu saldırı sonrasında tıpkı Trump-Taliban buluşması gibi bir ‘sabotaj’ olarak okunup ertelenebilir. 4 Saldırının çevre ülkelerden atılan füze ile yapılmış ‘iddiası’ yüzünden kriz, bölgesel yıkıma sürüklenerek, tüm körfez ülkelerinde yıkıcı çatışmalara neden olabilir.

İran’ın İslam Devrim Muhafızları Birliği (IRGC) şu anda ABD ile görüşmeleri istemiyor. Savaş meraklısı Bolton’un da görevden alınmasını göz önüne aldığımızda Venezuella ve İran gibi ABD’nin olası savaş düşüncesi içinde olduğu; doğal gaz ve petrol üreticisi iki ülkeyle tansiyonun düşmesi ihtimal dahilindeyken; tekrardan Venezuella’nın Kolombiya, İran’ın Körfez ülkeleriyle yaşadığı gerilim düşündüğümüzde kuvvetli bir sabotajın ‘barış masası’nı hedef alacağı aşikar.

Zira, geçen hafta Kabil’de patlayan bombalarda da Trump’ın Taliban’la Camp David’te görüşmesini hedef aldığı, ardından Bolton’un kovulduğu, Başkan Yardımcısı Pence’in ise iç siyaset yüzünden -şimdilik- görevde kaldığını biliyoruz.

ABD önümüzdeki yıl genel seçimlere gidiyor. Trump, Afganistan’dan ilk golü yedi. Faturayı Bolton’a çıkardı. Suudi Petrokimya tesislerin faturasını kime çıkaracak, bekleyip göreceğiz. ABD politikası hemen hemen büyük ölçüde askeri yükselişe dayanıyor olsa da bunun temelinde küresel çıkarların ve iç sosyal ve siyasal çelişkilerin keskin bir birleşimi bulunmaktadır. Washington’un aynı anda hem İran’da hem de Venezuela’da askeri bir müdahaleyle tehdit etmesi tesadüfî değildir.

Suudi Arabistan Orta Doğu’daki en büyük ikinci petrol rezervine sahipken, Venezuela ise dünyadaki kanıtlanmış en büyük rezervlere sahip. ABD emperyalizmi, devam eden ekonomik düşüşü telafi etmek ve askeri müdahaleleri finanse etmek amacıyla dünyanın enerji rezervlerindeki hakimiyetini korumaya çalışırken, ciddi darbeler almaya devam ediyor. Bu durum bölge ülkelerinde daha fazla gerilime, kan ve göz yaşına neden olacaktır.