Tahakküm etmek, hiçbir zaman yönetilenleri başarıya yöneltmez. Yönetilenleri başarıya yöneltebilecek biricik sihirli yöntem, ikna yöntemidir. 

İkna yönteminin zorluğunu bilmeyenler, tahakkümü ikna ile karıştırırlar. Çünkü tahakkümün geri dönüşümünde itiraz söz konusu değildir.

Tahakküm aynı zamanda despotluğun tatmin aracıdır. İkna ise kitleleri harekete geçirmenin enerji kaynağı!

Liderliğin en büyük sırlarından biri, ikna gücüne sahip olmaktır. İkna gücünün birkaç kaynağı vardır:

İlmi yönden insanları bilgilendirerek, doğruyu kabul etmelerini sağlamak.

Liderlik vasıflarının ayrılmaz parçası olan karizmatik ikna gücüne sahip olmak.

Karizmatik ikna gücüne sahip olan pek az lider vardır. Atatürk bu liderlerden biridir. Atatürk 1924 yılında Erzurum’da karşılaştığı bir olayda söyledikleriyle tahakküm ile iknanın ayrımına işaret etmektedir:

1924 yılının ilkbaharıydı. Erzurum ve Pasinler’de deprem sebebiyle pek çok köyün evleri yıkılmıştı. Zarar gören halkla görüşmek için Pasinler’e giden Atatürk, halkın içinden yaşlı bir köylüyü çağırdı.

Depremden çok zarar gördünüz mü baba? Diye sordu. Atatürk ihtiyarın kuşkusunu görünce tekrar sordu.

-Hükümet sana kaç lira verirse zararını karşılayabilirsin?

İhtiyar yüksek sesle cevap verdi:

-Valla padişah bilir!

Atatürk gülümseyerek yumuşak bir sesle:

-Baba! Padişah yok. Onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım zararın ne?

İhtiyar devam etti:

-Padişah bilir!

Beklemediği bu cevap karşısında kaşları çatılan Atatürk kaymakama döndü;

-Siz daha inkılabı yaşamamışsınız! Dedi.

Bu sırada görevini layıkıyla yerine getirmiş insanlara has bir ağırbaşlılıkla ortaya atılan tahrirat kâtibi (ilçede, kaymakamlığın yazı işlerini yöneten görevli)

 “Köylere genelge yolladık paşam” dedi. Atatürk’ün yüzü daha daha çok kırıştı:

-Oğlum dedi,” Genelge ile inkılap olmaz!”

Atatürk’ün 1924 yılında tespit ettiği “Genelge ile inkılap olmaz” gerçeği, günümüzde hala layıkıyla kavranamamış olacak ki Türkiye’de Karizmatik liderler iktidara gelmiş olsa da geçmişten bugüne bürokrasinin hantal yapısı Karizmatik liderliğe ayak uydurmakta ya zorlanmakta ya da direnç göstermektedir. Oysa bürokrasi, muhataplarına hiçbir mesaj iletemeyen, muhataplarının sorunlarından kopuk genelge ile tüm sorunları çözdüklerini sanıyorlar.

Sonuçta ne oluyor?

“İkna ediyoruz” diye tahakküm etmeyi bir türlü bırakmayanlar, başarısızlığa tosluyorlar. 

Ondan sonra da kendilerini, beceriksiz bürokratik takımları değil, seçilmiş yönetenleri cezalandırmak için dalkavuklukla vaziyeti idare etmeye çalışıyorlar.

Liderlik bu mudur?

Liderliğin ne olmadığını Atatürk’ün ta 1924 yılında Pasinler’deki tahrirat katibine verdiği cevaptan anlayabiliriz: Genelge ile inkılap olmaz!”

İnkılap, ikna ile gerçekleşir. Her yeni atılım, ikna ile mümkündür. Küheylanın uçurumdan atlaması, süvarinin ikna kabiliyetine bağlıdır.

Tahakkümle atlatmaya çalışan süvari, atın sırtında duramaz. İkna etmeyi başaran, küheylanın vazgeçilmez süvarisidir.
Halkını ikna edebilen güçlü liderler devrim ve dönüşümleri başarırlar.

Sözü burada kesiyoruz. İster mercimek dalından altı ayda inmenin ilmiyle uğraşın, ister sözün nereye vardığına hükmedin. Karar okuyucunundur.