MİLLETLERİN temeli ahlaktır. Ordu, bilgi, teşkilat gibi şeyler ahlaktan sonra gelir. Gerek Türk milleti olsun, gerek başka milletler olsun, ahlakça yüksek oldukları zaman büyümüşler, ahlak sağlamlıkları bozulduğu zamanda da çürüyüp dağılmışlardır.

Bir milletin, özellikle gençliğinin ahlakı çok önemlidir. Çünkü milletin mukadderatı söz konusu olduğu yerlerde, onlar iş başında olacaktır. Gençlik, kendini saran maddi ve manevi çevrede ahlak disiplini, ahlak örneklerini görürse, ahlaksızlığın daima ezileceğinden emin olursa o zaman kendisi de sağlam ahlaklı olarak yetişir.

Fakat gençlik, kendisine sözle ahlaki telkin yapıldığı halde rüşvet, iltimas, dalkavukluk ve hokkabazlığın hâkim olduğunu kendisine telkin verenlerde görürse, işte o zaman onda ahlaki buhran başlar. Merhum Ziya Gökalp, Türklerin ahlakta birinci olduğunu söylerken, millî bir övünme duygusuna kapılmış değildi.

Çok tarih okumuş, milli maziyi öğrenmiş ve düşmanlarımızın bizim hakkımızda söylediklerini belledikten sonra elbette bu hükmü vermişti. Milletlerin ahlakının meydana gelmesinde coğrafyanın tesiri yoktur. Ahlakın meydana gelmesinde en önemli sebep soydur. Bir toplumun ahlakı, soyunun karışması ile değişebilir.

Türk ahlakı eski çağlardan beri toplumcudur. Yani Türklerde toplumun menfaati insanlarınkinden üstün tutulur. Bununla beraber kuvvetli şahsiyetler daima saygı görmüşler ve topluma faydalı olmuşlardır. Ferdiyete değer vermeyen Türk ahlakı, şahsiyete her zaman saygı göstermiştir.

Türk toplumu her devirde çocuklarını topluma faydalı olabilecek bir terbiye ile yetiştirmeye de özen göstermişlerdir. Türk toplumunda askeri ruh, hayatın ve toplumun her yerinde hâkim olmuş, Türkler savaşta ölmekten gurur duşmuş, yatakta ölmektense hep korkmuşlardır.

İslamiyet’ten önceki Türklerde İslam’ın vatan için ölenlere ‘Cennet’ gibi bir vaadi yoktu. Böyle olduğu halde, şeref saydıkları için savaşta ölmeyi isterlerdi.

Türk toplumu her zaman ahlaklı ve açık sözlü olmuştur. Dalkavukluğun ne olduğunu bilmez, vicdani Kanaatlarını hiç çekinmeden karşısındakine samimi ve açık yüreklilikle söyler. Türklerde vatan kutsal, yuva, aile ve evdeş muhterem sayılmış, Evli kadına taarruzun cezası hep idam olmuştur.

Türklerde kadın hürdür. Kocası uzak yolculuğa gitmiş bile olsa eve gelen yabancı erkeği konuklar, kendisine saygı gözü ile bakıldığı için bundan da bir kötülük doğmamıştır.

Anadolu Yörüklerinde ve Türkmenlerinde, Türkistan göçebelerinde de bu adet hala vardır. Bu da gösteriyor ki, Türkler hem ahlaklı hem de iradeli bir millettir. Zaten bu ikisi çok kere birlikte bulunur. Yaşayıp yükselmek, ahlaklı ve iradesi sağlam milletlerin hakkıdır.

Ahlaki değerleri yüksek Türk milleti her zaman yüksek başarı sağlamıştır. Bizler bu Türk ahlakına tam olarak sahip bulunduğumuz zamanlarda hep yükseldik. Türk toplumuna uymayan yabancıların ahlakını alarak bozulduğumuz zaman hep düşüp geriledik.

Yükseldiğimiz zamanlarda bu topraklar, vatan için büyük milli davalar için kendilerini feda eden, yalan, ikiyüzlülük bilmeyen vicdanını vatan topraklarını satmayan insanlarla dolu idi.

Dışardan fonlanan ülkesini; vatan topraklarını paraya, ferdi menfaate tercih eden haymatloslarla değil!

Tarihte Niğbolu’da 60 bin Türk, Birleşik Avrupa’yı yenerken; Yavuz korkunç çölleri aşarken; Kanuni, boy ölçüşmek için Şarlken’in ordusunu ararken; Fatih Bizans surlarını yerle bir ederken; Atatürk düşmanları denize dökerken böyle yıkılmaz ruhlu bir topluma dayanıyordu.

Ahlak, Türk milletinin yapısının temelidir. O olmadan hiçbir başarı olmaz.