Yaşım 57. 35 yılı aşkındır bu işlerin içindeyim. Ülkemiz gibi "Gelişmekte" olan Türk futbolu bir türlü gelişemedi! Dünyanın sayılı ligleri arasına giremedi.

Bakmayın siz bizim üç büyüklerin birbirleriyle oynayacakları zaman gazetelerde atılan "Dünya derbisi" laflarına... Çünkü bu maçlar Edirne'den öteye kimsenin ilgisini çekmedi.

Diyeceksiniz ki; neden?

Bunun bir sürü nedeni var. Bence en önemlisi bizde futbolun sadece saha içinde değil, saha dışında da oynanması.

Saha dışında derken bunu sadece maç satma, alma olarak değerlendirmeyin. 

Bizdeki kulüp yöneticisi sürekli konuşarak yapar bu işi. 

Takımın maç kaybetti mi; bas bas bağıracaksın!

Hakem takımının aleyhine hatalı bir karar verdi mi; adamı yerin dibine sokacaksın!

Zirve yarışından takımın kopuyor mu; artık Allah ne verdiyse herkese sallayacaksın!

Gerekirse sahaya inip, adam bile kovalayacaksın!

Ve en önemlisi şu lafı mutlaka edeceksin: "Bizim takıma operasyon yapılıyor!"

Bunları yapmazsan kulüp yöneticisi olamazsın! Olsan da başarılı sayılmazsın!

1980'li yıllarda ve 90'lı yılların başında bol bol teşvik primi dedikoduları çıkardı. Hatta sadece dedikodu değil, verildiği de olurdu.

Şampiyonluğa giden iki takımdan birinin diğerinin rakiplerine "Galibiyet" ya da "Beraberlik" dağıtması gibi...

Sonraki yıllarda da bu gelenek (!) devam etti.

Rakip kaleciye "Gol yesin", rakip santrfora "Bize gol atmasın", savunma oyuncusuna "Topu ayağının altından kaçırsın da bizim santrfora gelsin" diye para dağıtanlar da oldu elbette.

Ama bunların olmadığı yıllar da oldu.

İster olsun, ister olmasın... Takımı kaybeden her başkan ya da yönetici hep aynı söze sarıldı:

"Bize operasyon yapılıyor!"

Senin takımın 8-10 puan geriden gelip de şampiyon olursa bir şey yok.

Ama diğer takım geriden gelip de şampiyon olursa laf çok!

Üstelik her kulübün taraftarlarının arasında da bunlara inanan da az değil.

Bir örnek vereyim. Lig Tv'de (Şimdiki Beinsports) çalıştığım zamanlar... Şansal Büyüka ile Erman Toroğlu'nun çıktıkları Maraton programı sırasında telefonlar durmazdı:

- Kardeşim bu nasıl yayın! Siz Fenerbahçelisiniz!

- Bu ne rezillik! Açık açık Galatasaray'ı tutuyorsunuz!

- Kepazesiniz; neden Beşiktaş'ı kolluyorsunuz!

- Trabzonspor'dan çıkarınız mı var?

Daha bunun gibi telefonlar hem de aynı program sırasında gelir, aynı anda programda 4 kulübün de tutulduğunu söylerdi ayrı ayrı izleyiciler.

Neyse... İnanana değil, inandırana bakalım.

Operasyon da operasyon diyen yöneticilerin yaptıkları çok mu doğru sanki?

- Kulüplerine milyonlarca eurolar harcatırlar, doğru dürüs transfer yapamazlar!

- Neredeyse bastonla gezecek yaşa gelmiş Avrupa'nın veteranlarını takımlarına doldururlar!

- Bakkala, manava, kasaba bile borç takarlar, gırtlaklarına kadar kulüpleri borca batırırlar!

- Doğru dürüst takım kuramazlar, teknik direktör seçemezler. 

- Ondan sonra bize operasyon çekiliyor, derler.

Bizim kulüp yöneticileri "Kulüp nasıl yönetilmemeli" dersi için tez konusu bile olabilirler.

Futbolumuzun gelişmiş ülkeler sıralamasına girememesinin en büyük nedeni bizim bu yöneticiler işte... 

Asıl futbolumuza operasyon çekenler kendileri. 

Böyle de devam edecek gibi ne yazık ki!