Suriye Rejimi Serakib'te 3 Şubat'ta Türk Askerlerini hedef aldı. Bu saldırı sonucunda 8 askerimiz şehit oldu. Buna karşılık Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye Rejim askerlerinden 76 kişiyi imha etti. Ancak bu saldırı Rusya destekli Suriye rejimi tarafından yapıldığı için Türkiye ile Rusya arasında yeni bir krize sebebiyet verdi. 

Serakib stratejik bir öneme sahip çünkü M4 ve M5 karayolunun kesiştiği noktada bulunuyor. Bir başka önemi ise Suriye'den Türkiye'ye gelecek yeni göç dalgasını önlemek için de önemli bir nokta teşkil ediyor. 

Ancak bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Ukrayna ziyareti öncesi Suriye rejiminin Türk Silahlı Kuvvetlerine saldırı yapması zamanlama bakımından dikkat çekicidir. Anlaşılıyor ki Türkiye'nin Ukrayna'yı ziyaret etmesi ve her geçen gün iki devletin ticaretinin gelişmesi yasa dışı olarak Kırım'ı ilhak eden Rusya'yı rahatsız etmiş olmalı ki bu zamana kadar koruduğu Suriye rejiminin Türk askerine yönelik yaptığı saldırıyı görmemezlikten geldi. Çünkü haberleri vardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu durum için Ukrayna'daki açıklamasında; "çok sabrettik, artık altından kalkılamaz bir duruma geldi" ifadesini kullandı. Bununla beraber yine Rus yetkili makamlarına seslenip "Burada muhatabımız siz değilsiniz, tamamıyla rejimdir. Bizim önümüzü kesme gibi bir durum da söz konusu olmasın" diyerek açık bir şekilde uyardı. 

Böylelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna'dan diplomatik olarak Rusya'ya karşılıkta verdi. Ayrıca üzerine basa basa tekrar ede ede Cumhurbaşkanı "Türkiye olarak Kırım'ın yasa dışı ilhakını tanımadığımızın altını bir kez daha çizmek istiyorum" diyerek yine diplomatik bir karşılık verdi. Bununla beraber sahada da Türk Silahlı Kuvvetlerimiz 54 rejim hedefini ateş altına alıp 76 rejim askerini imha etti. 

Ancak Rusya, Suriye Rejiminin bu saldırısını kaza olarak göstermeye çalışıyor. Türk tarafının Rusya'ya bilgi vermediğini iddia ediyor. Ancak Türkiye, Rusya'ya 2 defa bilgi verdiğini teyit etti. Bu yüzden Suriye rejiminin Türk askerini kaza ile vurması ve özelikle Rusya'nın dâhili ve yeşil ışık yakması olmadan böyle bir saldırıyı gerçekleştiremeyeceği düşüncesindeyim. 

Bu kriz yönetimini Rusya, Türkiye lehine çözmez ise Astana Süreci ve Soçi Mutabakatı çökmüş olur. Ancak Türkiye ve Rusya'nın açıklamaları şu süreçte ipleri koparmak yok ama bütün bunlar Astana ve Soçi'yi yırtmadan İdlib'teki işbirlikleri kağıt üzerinde bırakılacak gibi gözüküyor.  Önceki köşe yazılarımın birisinde 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Rusya'nın Türkiye'ye açık desteğini ve ekonomik işbirliğine dikkat çekip bunun nedeninin daha önceden II.Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'nin güvenini kaybettiğini ve bedelini ise Türkiye'yi NATO'ya itip sevmediği Amerika'nın yanı başında askeri üsler kurmakla ödemesini yazmıştım. (Bakınız; "Amarika'nın Yeni Planı Ortadoğu Nao'su" köşe yazım)

Rusya'nın tarihten bir ders çıkardığını düşünmüşken şimdi böyle bir olaya dâhil olması Rusya'nın güvenliğinin sorgulanmasına ve yine Türkiye - Amerika yakınlaşmasına neden olacaktır. Nitekim bu saldırı gerçekleşir gerçekleşmez Amerika, İdlib konusunda Türkiye'yi haklı gördüğünü ve desteklediğini beyan eden açıklamalarda bulundu. 
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan Ak Parti grup toplantısında "Suriye Rejiminin Türk Silahlı Kuvvetlerinin bulunduğu gözlem noktalarının gerisine çekilmezse Türkiye bunu kendisi yapmaya mecbur kalacaktır" sözleri ise Türkiye'nin kararlılığı göstermekle beraber bu Türkiye'nin Suriye rejimi ile çatışması anlamına da geliyor. Bu yüzden Türkiye bu konuda dikkatli olmalıdır. Göbeğini kendisi kesmelidir. Kenarda bekleyen Amerika ve NATO'ya prim verilmemelidir.
En kısa zamanda İdlib meselesini sağlam bir politika ile çözülmeli ve hem rejim unsurlarını hem de terörist gruplarını sınırımıza yaklaştırmamalı ve yeni göç dalgalarının da önüne geçilmelidir. Bu olaylar yüzünden şuana kadar sınırımıza 1 Milyon 657 Bin mülteci yanaştı. Fakat Türkiye yeni bir göç dalgasını daha kaldırıp mültecilerin ülkeye girmesine müsaade edecek ekonomik güçte ve enerjide değil.  

Bu nedenle önümüzdeki günlerde İdlib konusunda neler olacak hep beraber göreceğiz.