Rusların Ukrayna’yı işgaliyle başlayan süreç, dünyanın ekonomik ve siyasî dengelerini alt üst etti, acımasızca etmeye de devam ediyor.

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın derinleşmesi, dünyada ve ülkemizde 90 yıl önce yaşanan ekonomik krizine benzer sarsıntılar açtı; enflasyon tüm dünyada tavan yaptı ve insanların alım gücü düştü. Sınıflar arasındaki makasta iyice açıldı.

Koronavirüs salgını ekonomik özgürlükleri tehdit etti, çok yönlü yıkım yaşayan bir dünyayla beklenmedik bir anda karşılaşıldı.

Türkiye’de de ekonomi derinden etkilendi, bu küresel pandemi travmasından! Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu; dengeler değişti, orta sınıf neredeyse yok oldu. 

Bu durum, dünyadaki sosyal barışın alarm zilleri çalmasına yol açabilir. Hükümetlerin, nefes alıp vermeleri zorlaşan dar gelirli insanların sorunlarıyla özellikle ilgilenmesi, ülkelerin selâmetleri ve sosyal devlet ilkesi açısından da hayatî önemde…

Pandeminin yol açtığı küresel ekonomik buhranı dünya ülkeleri gibi bizde de ciddi hissediliyor olsa da, tüm alanlarda üretimdeki artan gücümüz, genç nüfusumuz, ülkemizin bulunduğu coğrafi konum istikrarlı hükümet ve güven veren dış politikayla son yirmi yılın, belki de cumhuriyet tarihinin en parlak dönemini yaşıyoruz. 

Cumhurbaşkanının kararlığı ve cesareti, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, tecrübesi, birikimi ve risk alan cesur devlet adamlığı ile Türkiye’nin dış politikada yaptığı bu atılıma öncülük ediyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı patlak verdiğinde, Türkiye’nin dünyaya arabuluculuk rolü oynaması taleplerine muhalefet partileri üstenci bakışla hep gülerek, alaycı bir dille yaklaşmışlardı. Oysa milli dış politika, millî bir meseledir. Burada elde edilen başarı ya da başarısızlık milli meselemiz olarak özenle değerlendirilmelidir.
Muhalefete rağmen Türkiye, savaşın ilk haftasında, bütün dikkatleri üzerine çekecek diplomatik bir atak gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı bu görüşmelerde iç muhalefetin görmediği bir fotoğraf karesi vardı ki, sadece o kare bile Türkiye’nin neden yeniden merkez ülke olması gerektiğini ve Türkiye’nin merkez ülke olabileceğini gözler önüne seriyordu. Başta Rusya ve Ukrayna temsilcileri olmak üzere, konuya taraf olan ilgili ülkelerin hepsi İstanbul’da bir masa etrafında toplanmıştı. Cumhurbaşkanı salona girince hepsi aynı anda ayakta alkışladılar.

Merkez ülke olma konumu, NATO toplantıları sırasında da ortaya çıktı Türkiye’nin NATO toplantısına ilk defa Türkiye damgasını vurdu. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurularına Türkiye söz konusu ülkelerin PKK’ya yardım ve yataklık yaptıkları gerekçesiyle engel koyunca dünyanın bütün dikkatleri üzerimizde yoğunlaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan ABD Başkanı Joe Biden’la, öte yandan da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le art arda aynı anda görüşüyor.
Tahran’da verilen resim sonrası Bild gazetesine konuşan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock şöyle şeyler söyledi: “Türk Cumhurbaşkanının bu fotoğrafta yer alması kibarca söylemek gerekirse bir sınama.

-Bu fotoğrafa akıl sır erdiremiyorum. Hele de bir NATO üyesinin bakış açısından. 

-Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bu fotoğrafta olması, en hafif tabirle bir meydan okumadır."  Gündeme damgasını vuran Türkiye’den rahatsızlığını açıkça dile getiriyor.”

Dünya ki olumsuz gündemlere bugün arabulucu konumdayız, yarın yönlendirici konuma yükseleceğiz. Bu yükseliş ülkenin muasır medeniyetlere ulaşma, azim ve kararlığıdır.

Türkiye’nin Çin’le de derin ve köklü ilişkiler kurduğunu görüyoruz. Bu ilişkiler, Doğu Türkistan’daki Çin zulmünün engellenmesinde bir noktaya kadar da olsa, rol oynayabilir. Çin’in önümüzdeki süreçte Türkiye’ye coğrafi konumu nedeniyle de çok ihtiyacı var.

Avrupa’nın özellikle de Almanya ve Fransa’nın karşı koymasına rağmen. ABD de, İngiltere de Rusya’yı Ukrayna’ya saldırması konusunda az kışkırtmadı!

Türkiye barışçıl gücünü, ağırlığını Rusya ve Ukrayna ile dünyanın tahıl krizini İstanbul’da imzalatarak hissettirdi. 

Bütün dünyanın yöneticileri Türkiye’yi tebrik etti bizzat Erdoğan’ı arayarak ya da mesajlar ve açıklamalar yayınlayarak…

Son olarak, İran’daki üçlü zirve sonrası İngiliz Financial Times gazetesine makalelere konu oluyor ve gazete “ Türkiye'nin Orta Doğu'da Osmanlı'dan bu yana ilk kez bu derece etkili” olduğuna dikkat çekiyor. “Türkiye’nin Suriye’deki mevcut varlığının Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden bu yana en büyük ayak izi olduğunu ifade ederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın operasyon sinyali vermesiyle bu durumun daha da büyüyeceğini belirtti” 
Bütün dünyanın gördüğünü maalesef sadece ülkedeki muhalefet görmedi, göremedi, görmek istemedi!

İnanılır gibi değil. Milli bir başarıya neden ortak olunmaz?

Değişen dünya düzeninde son gelişmelerle Türkiye, yeniden merkez ülke, tarihin akışını değiştirecek bir ülke konumuna yerleşebilecek bir kaç ülkeden biri olma yolunda ilerlemekteyken, Türkiye’nin merkez ülke olarak yerini alması için bizlere düşen; Milletiyle, iktidarıyla ve muhalefetiyle içerde kenetlenip tunç gibi güçlü olmaktır.

Yeter ki biz, Milli müştereklerimiz üzerinde titreyelim.

Yeter ki biz, tarihin akışını değiştirmemizi mümkün kılan o kabına sığmaz milli ruhu yeniden kuşanalım, 

İşte o zaman; çağ açıp çağ kapatan derin ve köklü bir tarihin devamı olan Türkiye, yeniden tarihin akışını değiştirecek merkez ülke konumuna yükselecektir.