Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara Geleneksel Spor Tesisi açılış törenindeki konuşmasında, Oğuz soyunun binicilik ve okçuluktaki maharetine vurgu yaparak, Avşarları anlatan Dadaloğlu’nun o meşhur ‘Ay Dost’ bozlağını hatırlatmasından, bir Avşar olarak onur duydum ve konuşmasından bazı kesitleri paylaşmak istedim.
Kim bu Avşarlar? 
Dede Korkut destanlarında Oğuzeli olarak geçen Avşarlar, Türk tarihinin farklı aşamalarında kendilerinden söz ettirmişlerdir. Kıl çadırlardan bir avuç Alp’in tüm varlığı at, pusat, ok ve yay olan; inancı, imanı ve hayalleriyle üç kıtada at koşturan büyük çınarın kökleridir. 

Avşarlar, Oğuz'un öteki torunları Kınıklar, Kayılar gibi devlet kurmuş, büyük hükümdarlar ve sülaleler yetiştirmişlerdir.  

Anadolu'daki devlet yönetmiş sayılı boylardan olduğu kayıtlarda yer alan Avşarlar, en büyük Türk boyudur. 

Avşarlar geniş bir bölgenin tarihinde belirleyici unsur olmuştur. Avşar boyu Türklük şuuru oldukça güçlü olan bir boydur.

Avşarlar, halis Türk olup, güler yüzlü, iyimser, hayat dolu, sakin ve terbiyeli insanlardır. Kadınları çok çalışkandır. Ünlü Avşar kilimleri bu çalışkan kadınların el emeğidir.

Bugün Anadolu’nun bir çok ilinde ve Kayseri'nin Pınarbaşı, Pazarören, Sarız ile Tomarza ve Adana'ya bağlı ilçe ve köylerinde Avşarlar görülür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan açılış konuşmasında özetle şunları söyledi: 

“At, ok, güreş; sadece bu üç spor dalı dahi binlerce yıllık Türk tarihini tek başlarına anlatmaya yetecek zenginliğe sahiptir. Özellikle atın bizim kültürümüzdeki yerini göstermesi bakımından Dede Korkut destanından bir örnek vermek istiyorum. 

Zindana atılan Bamsı Beyrek, kendisini 16 yıl boyunca bekleyen atına şöyle sesleniyor: “At demezem sana, gardaş direm, gardaşımdan ileri.” Divanu Lugati’t-Türk’te atla ilgili tam 180 tabir yer alıyor. 

Dadaloğlu’nun o meşhur Ay Dost bozlağını hatırlayın:

Kalktı Göç Eyledi Avşar Elleri
Ağır Ağır Giden Eller Bizimdir
Arap Atları Yakın Eder Irağı
Yüce Dağdan Aşan Yollar Bizimdir.

Belimizde Kılıcımız Kirmani
Taşı Deler Mızrağımın Temreni
Hakkımızda Devlet Etmiş Fermanı
Ferman Padişahın, Dağlar Bizimdir.

Dadaloğlu’m Bir Gün Kavga Kurulur
Öter Tüfek, Davlumbazlar Vurulur
Nice Koçyiğitler Yere Serilir
Ölen Ölür, Kalan Sağlar Bizimdir

Evet, bizde atlar uzak hayalleri yakın ettiği için kıymetlidir. Elbette at aynı zamanda Peygamber Efendimize (Aleyhissalatü Vesselam) Miraç yolculuğuna eşlik eden buraktır. Tarihte hangi toplum atla tanışmış, kaynaşmış, bütünleşmiş ise hemen arkasından büyüme, genişleme dönemine girmiştir. Bu bakımdan at bir medeniyet kurma aracıdır.

Osmanlı devletle birlikte sarayın at ihtiyacını karşılamak için Çiftlikat-ı Hümayun’u da kurmuştur. Cirit başta olmak üzere atla ilgili pek çok oyunun yer aldığı geleneksel sporlarımızın yeniden canlanması bizi memnun ediyor. Tarihimizin ve medeniyetimizin bu önemli sembolüne sahip çıkmak boynumuzun borcudur.

Cumhurbaşkanı olduktan sonra ülkemize gelen misafir devlet başkanlarını karşılama törenlerinde Muhafız Alaylarımıza bağlı bir atlı birliğimizin de yer almasını temin ettik. Tabii bunları dahi eleştirecek kadar tarih, kültür, medeniyet yoksunu, hatta düşmanı kişiler çıktı, bundan rahatsız oldular. Aynı zihniyet muhtemelen bu tesisi de eleştirecektir. Varsın eleştirsinler, biz işimize bakalım. Hâlbuki kökü olmayanların akıbeti esen her rüzgârın önünde sürüklenip gitmektir. Biz köklerimize, tarihimize, kültürümüze sahip çıkarak maziden atiye güçlü bir köprü kurmanın gayreti içindeyiz.

Tarihçilerin bir kısmı Türk milletini “ordu millet” veya “asker millet” olarak tarif eder. Bu tanımın sembollerinden biri at ise diğeri de oktur. Kültürümüzde ok ve yay siyasetten sosyal hayata birçok göndermeye sahip zengin anlamlara sahiptir. Yayın merkezi, okun ise uç beyliklerini temsil ettiği siyaset geleneğimizde bu semboller devlet idaresinde hâkimiyet nişanesi olarak görülüyordu. Ecdadın okçulukta gösterdiği başarı dünyaya parmak ısırtacak derecedir.

İstanbul’un en önemli yerlerinden birinin–doğduğum, büyüdüğüm yer olması bakımından gurur duyuyorum-Okmeydanı olması tesadüfi değildir. Osmanlı döneminde Okmeydanı’na abdestsiz ve sarhoş girilemiyordu. Aynı şekilde okçular kabza sınavında kabiliyetleri yanında ahlak ve karakterleriyle de imtihan ediliyorlardı. Okçuluk müsabakaları öncesinde muhakkak besmele çekilir, Peygamber Efendimize (Aleyhissalatu Vesselam) salavat gönderilir.

Bu alanda kendini geliştirmek isteyenlerin rekabetle beraber dayanışma, mücadeleyle birlikte çelebilik hasletlerini de göstermesi gerekiyordu. Aynı değerler tüm spor dallarıyla uğraşanlar için de geçerliydi. Er meydanında yiğitlik gösteren pehlivanın hayatının diğer kısımlarında da civan mert olması gerekiyordu. Ata sporlarımızı ihya etmek için çalışırken aynı zamanda işte bu değerleri yeni nesillere aktarmayı da hedefliyoruz. Evlatlarımızı biniciliğe, okçuluğa, güreşe yönlendirirken aslında onların kendi medeniyet ve kültür miraslarına sahip çıkmaya davet ediyoruz. Kendini bilen, tarihini bilen, medeniyetini bilen, inançlı, ahlaklı, erdemli gençler yetiştirmeden geleceğimize güvenle bakamayız.

Son dönemde tarihimizi ve kültürümüzü anlatan dizilerin ilgi çekmesinin gerisinde milletimizin geçmişini bilme, tanıma ve yaşatma heyecanı yatıyor. İşte bu anlayışla yılların ihmalini giderecek, ata sporlarımızı insanımıza tanıtacak, özellikle çocuklarımızın tarihlerine sahip çıkmasını sağlayacak her çabaya destek veriyoruz.” 
*
Oğuz’un Alpleri Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda da büyük bir rol oynamışlardır. Dede Korkut hikâyeleri bize üç kıtada at koşturan adaletin timsali büyük çınarın kökleri olan Alp gazilerin hayatı hakkında detaylı bilgiler veriyor.

Türklük şuuruyla tarihini örnek alan, vatansever inançlı imanlı öz kültürüne sahip ideal bir gençlik yetiştirme gayretinde olan ve bu uğurdaki çabaya katkı verenler ile devlet büyükleri gönülden teşekkürü hak ediyor.