Üç emanetçi

 
2020 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın eleme maçları bu ay başlıyor. Milli takımımız 22 Mart'ta dış sahada Arnavutluk, 25 Mart'ta Eskişehir'de Moldova ile oynayacak. Moldova maçının biletleri şimdiden tükendi. Bunu biliyoruz ama milli takımı bu maça kim çıkartacak, kadroyu kim oluşturacak hala bilmiyoruz.
 
Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören'in giderayak yaptığı açıklamaya göre, Şenol Güneş 1 Haziran tarihinden itibaren milli takımın hocası oldu. 1 Haziran öncesi ise belirsiz. Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman'ın, yazılı ve görsel basında, bu iki maçta görev alması için Şenol Güneş'e izin verdiğini şimdiye kadar ne okudum, ne de duydum.
 
Yıldırım Demirören'in Futbol Federasyonu Başkanlığı'ndan ayrılırken, bu görevi bıraktığı Hüsnü Güreli, yeni seçim yapılıncaya kadar, üç emanetçiden ilki ve milli maçlara takımımızın kimin yönetiminde çıkacağımızı henüz açıklayabilmiş değil.
 
Beşiktaş'taki emanetçi Şenol Güneş'in yüzündeki ifadeye bakılırsa, kulübü ile olan bağlarını çoktan koparmış. Ancak tazminat ödememek için, Beşiktaş'ın başında sözleşmesinin son gününe kadar emaneten de olsa durması gerekiyor. Birkaç hafta sonra oynanacak iki milli maç için kulübünden hala izin alınamamış olması canını sıkıyor. Puan kayıpları ile birlikte sinirler gerilirken, Şenol Güneş'in gülümseyen yüzü de yavaş yavaş ekranlarda kayboluyor. Milli takım ile ilgili sorulara yanıt veremiyor. Beşiktaş ile sözleşmesinin sona ereceği ve günü adeta iple çekiyor.
 
Üçüncü emanetçi ise bana göre Mehmet Özdilek olabilir. Şenol Güneş'e, Mart ayındaki iki milli maç için Beşiktaş Kulübü izin vermez ve tazminat maddesini devreye sokacağını söylerse, iki milli maçın emanetçi antrenörü ve belki de Şenol Güneş'in milli takımdaki uzun dönem yardımcısı Erzurumsor'dan hafta içinde nedensiz ayrılan Mehmet Özdilek olabilir diye aklımdan geçiyor.  
 
ÇOK KÜÇÜKLERDİ
 
Ankaragücü takımı üst üste küme düşüp, bataklığa doğru sürüklenirken, en büyük destekçisi, onu her maçında yalnız bırakmayan taraftarıydı. Birçok takımın yok olabileceği ekonomik darboğazdan taraftarının büyük desteği ile çıktı ve hak ettiği yere, Süper Lig'e döndü.
 
Antalya deplasmanında da o büyük taraftarı Ankaragücü'nün yanındaydı. 4-2 kazanılan maçın bitiminde arabalara binildi ve şarklılarla, türkülerle, galibiyetin tadının çıkartıldığı dönüş yolculuğu başladı. Gecenin kör karanlığında, Afyon'da alkollü bir sürücünün arkadan çarptığı Ankaragücü otobüsü büyük bir gürültüyle devrildi. Henüz yaşamlarının baharındaki 15 ve 17 yaşlarındaki iki taraftar bu kazada hayatlarını kaybetti. Çok sayıda taraftar da yaralandı. İki gencin adı, inanıyorum ki, Ankaragücü'nün, kurtuluş savaşından kalma "şehitler defteri"ne yazıldı. 
 
Cenazelerinde, futbolun aslında nasıl bir birleştirici güç olduğunu olduğunun bir kez daha gördük. Ailelerinin yanı sıra binlerce sporsever de oradaydı ve tabutlarının üzerinde sadece Ankaragücü'nün değil, her kulübün taraftarlarının getirdiği onlarca futbol takımının rengarek atkısı vardı. 
 
Haftanın Zaytung Haberi: Futbol Federasyonu Başkanlığını bırakan Yıldırım Demirören: "Üzülüyorum, Çünkü tribünlerde artık benimle ilgili tezahürat yapılmayacak!"  
 
Haftanın Sempatisi: Hat-trick yapan Ankaragüçlü Orgill'in gollerden sonraki sevinç taklaları.
 
Haftanın Sorusu: Arda'nın Malatyaspor'lu rakibine faul yapıp kendisini yere bırakmasını penaltı olarak değerlendiren Fırat Aydınus'un aklından o an acaba neler geçiyordu?