Gözümüz aydın, kulağımız emektar gazeteci Rahmi abimiz. Ve de mesnetsiz gazetecilik yapan Atilla ağabeyimiz de. Ve de zımnen de iddia edilen çete siyasetçilerde. Asrın davası açıldı... Aman heyecanlanmayın bu dava ABD’de suikastçı, Oswald’ın Başkan John Kennedy katlettiği dava değil. Basit bir ironik dava. Açan Muharrem ince. Üç beşe, gözünün yaşına! Bakmadı... Bastı böyyük davayı. Dava ‘üç kuruşluk’, dava 5 kuruşluk. Davanın adliye ve de avukat masrafları büyük. Maliyetleri karşılamaz. Ama açıldı işte ya! Görülecek biz de seyredeceğiz. İbretlik bir dava. Bunun anlamı ne? Sen üç kuruşluk adamsın. Sen beş kuruşluk adamsın mesajını vermek. Aşağılamak. Amaç parasını almak değil. Amaç toplum karşısında küçük düşürmek. ‘Çamur at izi kalsın’ türündeki, gazetecilik etiğine yakışmayan yayınlara karşı da bir duruş sergilemek şu haddini bildirmek.

Üç kuruşluk davalar moda

Aslında adliyemizde üç kuruşluk, beş kuruşluk, bir kuruşluk dava. Hatta ne türse! 17 kuruşluk davalardan geçilmiyor. O kadar çok ki! Saymakla bitmiyor. Zamanın milli takım teknik direktörü Fatih Terim’den spor yazarlığı yapan kaleci Rüştü Reçber’e üç kuruşluk dava. Siyasetçi Mahir Ünal’dan, CHP’li Özgür Özel’e üç kuruşluk dava. Oyuncu Müjde Uzman’dan Ceyhun Yılmaz’a üç kuruşluk dava. Şehit Ailelerinden, kelle muhabbeti için Cumhurbaşkanına üç kuruşluk dava. Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacısalihoğlu’ndan, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a üç kuruşluk dava. İşadamı Abdullah Değer’den, FETÖ’ye bir kuruşluk dava. Gazeteci Kemal Öztürk’ten, Akit Gazetesi’ne 3 kuruşluk dava. Antalyalı Sevgi Akbay’dan, eşini ayartan E.E’ye üç kuruşluk dava. Rahmetli sanatçı Ayşen Gruda’ya, diziden zamansız ayrıldığı için yapımcısı tarafından üç kuruşluk dava. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Adliyelerimizde bu tür davalardan maalesef geçilmiyor. Hâkimin savcının olmayan zamanını alıyor ama kanun gereği görülmek zorunda. Görülüyor da.

Bize de davalar açıldı

Eh gazeteci olarak bize de davalar açıldı. Ama Allah’a şükürler olsun ki öyle üç kuruşluk beş kuruşluk aşağılayıcı davalara konu olmadık. Bize açılan davalar genelde PKK ve yandaşları, zamanın PKK yandaşı belediye başkanlarınca açıldı. Onların yandaşı sözde insan hakları derneklerince açıldı. Diyarbakır eski belediye başkanına kahpe dediğimiz için, hem ceza hem tazminat davasına muhatap olduk. Üç kuruşluk değildi milyonluktu. Sevgili avukatım Hasan Gürbüz bu tür davaları müthiş hukuk bilgisi ile savuşturdu, Elhamdülillah. Hatta tanış olan çok üst düzey bir siyasetçiden yazdığımız sert eleştiriyel yazılardan dolayı, mektupla uyarı aldım; mektubu korumaları getirdi. Mektup üç beş kelimeden ibaretti ama üç kuruşluk değildi; “Ali Baba çok zıplama, yazılarına dikkat et. Avukatlarım takip ediyor. Paranı alırım”. O son oldu. Sonrasında yazılarım bir daha avukatımın denetiminden geçmeden gazeteye gitmedi. Özetle dostlar şu üç kuruş beş kuruş, bir kuruşluk dava muhabbetleri hiç hoş ama hiç hoş değil. Onun için siyasetçi olarak gazeteci olarak ağzımızdan çıkana, satırlarımıza dökerken yazdığımız habere çok dikkat edeceğiz. Temelsiz, teyit edilmemiş söylemler işte böyle bizi üç kuruşluk davalara muhatap eder.