Türk futbolunda hızlı bir kirliliğin farkında mısınız bilmiyorum….

Federasyonundan kulüplerine kadar bir “deformasyon” bir “değersizleşme” bir “çapsızlık” bir “eskiye özlem” yok mu sizce…
Futbol Federasyon başkanlarının eski futbolculardan geldiğini gördük… Spor yazarları arasından seçildiğini de gördük… Seçilmek bile değil atanmak… Kimse istemiyordu çünkü…
 
Rant yoktu o yıllarda…
Futbol Federasyon dediğin şey, İnönü Stadı’nın bodrumunda bir göz odaydı…
 
Sonra futbol özerkleşti… Yıllar içinde hızla büyüyen bir bütçeye kavuştu… Gelişen teknolojiyle para basan bir makine haline geldi…
 
O zaman başkanlığı hiç düşünmeyenler devreye girdi… Futbolu yönetmek cazibe kazandı… Ünlü ailelerin “aile şirketlerini yönetemeyen” çocukları ellerine para tutuşturulup futbolun başına gönderildi…
Aile şirketlerini yönetemeyenlerin Türk futbolunu yönetmeleri istendi…
Olmadı tabii…
Olmuyor da…
 
Milli Takım bitti tükendi mesela… 1980’lerin fukaralığına döndük…
Ve kulüpler kirlendi ardından…
Emekli maaşıyla yaşayıp, ama kulübünün kasasından 100 lira bile borç almayan Süleyman Seba gibi abide başkanlar gitti…
Her işi “ücretli yöneticilere” teslime etmeye alışmış iş dünyasının prensleri kulüpleri ne yazık ki; “yönetemedikleri aile şirketleri gibi” yönetemez hale geldiler…
Birilerini buldular maaşlı…
O maaşlı birileri, yüksek maaşlı futbolcular buldu…
O futbolcular işe yaramadı…
Ama onları getiren maaşlı yöneticiler kovulamadı bile…
Komisyon, momisyonu bile hiiiç iplemediler…
Onlara öyle bir göbek bağı vermişlerdi yani…
 
Kısacası, belki farkındasınız, belki değilsiniz. Ama Türk futbol kulüpleri hızlı bir erozyon yaşıyor… Hızlı bir kirlilik, hızlı bir kalitesizlik yaşıyor…
Soyuluyorlar mı, oyuna mı geliyorlar bilmem…
Ama bildiğim bir şey var, o da artık Türk futbolunun hızlı bir reforma gereksinimi olduğu…
Ve bu reformun fitilini ateşleyecek bir şeye, bir şoka, bir tokada ihtiyacı var futbolumuzun…
 
Üç büyüklerin transfer bile yapamayacak kadar “borçlandığı-kirlendiği-fukaralaştığı” bir dönem yaşıyorsak eğer, bir şeyler değil, çok şeyler ters gidiyor demektir…
Ben Türk futbolunu kurtaracak, herkesin aklını başına getirecek ve yeni ve sağlam bir futbol geleceğimizin temellerinin atılması için bir ŞOK gerektiğine inanıyorum…
 
Fenerbahçe ligden düşerse, bu tokadı yer futbolumuz…
 
Milli takımımız, federasyonumuz, vurdumduymaz büyük kulüplerimiz ve herkes….
Herkes anlar ki, futbol dünyası da GERÇEK’tir…
 
Umarım Fenerbahçe bu sezon ligden düşer…
Düşer ve Türk futbolu ve onu yönetenler, İLAHİ BİR TOKAT yer…
 
Kurtuluşumuzun başka reçetesi kalmadı çünkü!


Ersun Yanal’ı alın, düşürür!

Fenerbahçe’de bir grup taraftar, Ersun Yanal tezahüratı yapıyor… Ateşli yapıyor hem de… ölürcesine…
Sanki çıkarı varmış gibi…
Oysa Ersun Yanal, Fenerbahçe için yapılabilcek EN KÖTÜ seçimdir…
Futbolun şovunu seven, saha içini organize edemeyen, çalıştırdığı takımları kendi güçlerinin üstüne taşıyamayan ve yaratıcılıktan uzak bir arkadaş…
Ersun Hoca, gitsin birilerini çalıştırsın…
Haaa… Fenerbahçe’yi çalıştıracaksa mesele yok…
Esun Yanal, Fenerbahçe’yi ligden düşürür ve Türk futbolunun gereksinim duyduğu o muhteşem ve tarihi “şoku yaratan adam” olarak tarihe geçer…
Bakalım Ali Koç, Yanal-tribün kumpasına gelecek mi, gelmeyecek mi!...

“Darılmaca yok” karnesi

ALİ KOÇ………………………………2
 
Tezgaha geliyorsun…Sezon başında çok güvendiğin Comolli’yi yetkiyle başa getirdin ve onun altığı futbolcularla ligde kan ağlıyorsun… Şimdi Ersun Yanal pompalanıyor sana… Bu oyunu da gelmek üzeresin… Haberin olsun!
 
ADANA DEMİRSPOR………………..9
 
Türkiye Kupası’nda Başakşehir ile eşleştin… Süper Lig’in lideri… İnan, seni izlemekten Başakşehir’i göremedik… Futbolun bir takım oyunu olduğunu bundan daha güzel anlatamazdın… Seneye Süper Lig’desin. Kesin!
 
ADAMA BA………………………….7
 
Giresunspor’un gol ayağı… Fenarbehçe karşısında yeteneklerini sergiledin… Frey’den iyisin… Silumani’den çok iyisin… Üstelik gençsin… Eksiklerini giderme fırsatın var… Sezon sonu talibin çok olacak….

YILMAZ VURAL…………………..3
 
İyi bir teknik adamsın… En azından bunun böyle olduğunu ben adım gibi biliyorum… Dostumsun… Ama sana “deli Yılmaz” diye bağıran tribünlere eşlik edersen, büyük takımlar sana nasıl güvensin, nasıl inansın be hocam!...