NERESİNE elinizi uzatsanız yakacak bir maçtı... Tam maşa gerektiren cinsten. Her iki takım için de ollmazsa olmaz kadar önemliydi... Fenerbahçe, Valbuena’yı da 11 dışı bırakarak, rakibe “Ben oyunu kendi sahamda kabul edeceğim sinyali veriyordu... Kağıt üzerinde durum, Fenerbahçe için bunaltıcı, Başakşehir için biraz daha serindi... Oyun da aynen böyle başladı... Fenerbahçe topa hakim, garantici bir anlayışta; Başakşehir pusuya yatmış kurt gibi hata kollamaktaydı... ilk 15 dakikada Tolgay, Eljif ve Moses hatalarında Robinho ve Visca’nın gol kokan organizasyonları, klasik Başakşehir tuzaklarıydı... Yani sözün özü şuydu: Fenerbahçe, uyursa ölürdü... Hatanın küçüğü bile Başakşehir için yeterliydi çünkü... Fenerbahçe’nin bu oyuna gelmemesi, ancak özellikle orta alanda top kaybetmemesiyle mümkündü ki bu da bu kadro için çok kolay bir beceri değildi. 19. dakikada Robinho imzalı gol de zaten yukarıda saydığımız her şeyin bir anda gerçekleşmesiyle geldi... Anlayacağınız, ortada hiçbir sürpriz yoktu. Golden sonra etkisi azalan bir Fenerbahçe ve topa daha fazla sahip olan bir Başakşehir vardı ama, kale önü pozisyonu ne yazık ki azdı... İkinci yarıda toparlanan Fenerbahçe, “Bana Valbuena lazım” diye bağırıyor, bunu sağır sultan duyuyor ama Ersun Yanal duymuyordu... Taa ki 70. dakikaya kadar. O Valbuena da, 83. Dakikada “devam edemeyeceğim” diyerek Yanal’ı bence protesto edip oyundan alındı... İkinci yarının başında yaptığı Eljif-Mehmet Ekici değişikliği bile, ona yaptığı onbirin bile yanlış olduğunu söylüyordu... Fenerbahçe, bu yarıda enerjisini de mantığını da, isteğini de yükseltti, ama şansını yükseltemedi. Bu yarıda, etkisi azalan bir Başakşehir, yine rakibin hatasına umut bağlasa da hem o hatalar gelmiyor, geldiğinde de Başakşehir çok etkili olamıyordu Ligin en çok hata yapan stoperi Attamah’ın ikramı topu Soldado ağlara gönderirken, kalan dakikalar için “Acaba denge değişir mi” dedirtti... Sona yaklaştıkça, oynayan Fenerbahçe’ydi ama, çalan Başakşehir oldu. Yine bir hata igle topu alan Başakşehir, Napolioni ile skoru 2-1’e netleyince gecenin kaderi de şekillenmiş oldu. Son sözüm, Ersun Yanal’a EĞER SEN DE BU FUTBOLU BİLİYORSAN, BEN GRAMOFON İĞNESİYİM... Yeter ama ya...