DAHA lig bitmeden, transferi de gözardı etmeyen kulüpler için ağız sulandıran iki isim var... Bunlardan biri, Beşiktaş’ta kiralık oynayan Adem Ljajic, öteki de Başakşehir’in yükselişinin bir numaralı mimarı olan ve artık kariyerinde yeni bir “renk” düşünen Edin Vicsa... VİSCA: Başakşehir’in sağ kanadının “yükselen yıldızı”, görülen o ki, transfer sezonunun de en gözde ismi olacak... Bu haftaya kadar ligde 13 gol ve 12 asist ile oynayan Bosna Hersek’li futbolcu, devre arasında da Başakşehir’in kapısının çalınmasına neden olmuştu... Yükselen performansı ve 30’un altındaki yaşıyla (29) hakkında tereddüt bırakmayan Visca için devre arasında Fenerbahçe’nin “talepkar” olduğu biliniyordu... Ama sezon sonu için kariyerinde yeni bir sayfa açmayı düşünen Visca, beklenen o ki, fiyatıyla da kolay ulaşılır olmayacak. Büyük kulüplerimizin Finansal Fair Play kıskacında olması, Visca’nın yurtiçi transferini güçleştirirken, üç büyüklerin bu futbolcuya kaynak yaratmak için “eldekilerin satışını” bekleyeceği kaçınılmaz. Bu da süreyi öteleyecektir.. Avrupa’dan da talepleri olan Visca’nın ilk tercihinin Türkiye olduğunu söylemek, onun için piyasanın da oldukça kızışacağını gösteriyor... LJAJİC: Beşiktaş’ın “kiralık” yıldızı, geldiği günlerde Teknik Direktör Şenol Güneş’in ne yazık ki “keşfini” bekledi... Oysa başta ben olmak üzere birçok yorumcu, Ljajic’in nasıl bir değer olduğuna ısrarla dikkat çekmişti... Şenol Güneş sonunda uyandı ve Ljajic de hak ettiği formayı ve teveccühü gördü... Satın alma opsiyonu Beşiktaş’ta. Ancak Sırp futbolu da öteki iki büyüğün ağzını sulandırıyor kuşkusuz... Ama şunu belirtelim ki, özellikle İtalya’dan ısrarcı ve güçlü talipleri olan Ljajic’in ligimizde kalması oldukça zor görünüyor.. Özellikle Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın bu iki futbolcuya da “can suyu” gibi ihtiyacı olduğu gün gibi ortada... Bakalım, kim kapacak...

Ekranda konuşan kim?

MAÇ yayınlarında ne yazık ki, “kaplumbağa hızıyla” ilerliyoruz... Uluslararası yayıncılık anlayışında, özellikle futbol maçlarında topun “ekran dışı” kaldığı tek bir saniye bile yayının “kara yayın” olarak kabul edilmesine yeterken, biz daha oraya varamadık... Ama doğaldır ki, hiçbir şey yerinde saymaz... Canlı yayınlarda biz de ülke olarak “yayıncı kuruluşlar” olarak mesafe kat ediyoruz... Ama çok önemli bir eksiğimiz var... Maç yayınlarında, izleyicisin kulağına 2 ses gidiyor... Biri maçı anlatan spikerin sesi, öteki de yorumcunun sesi... Ama görüyoruz ki, maç yayınlarında bu ikili, yayıncı kuruluş için “çöp kadar bile” değerli değil... Oysa izleyici merak ediyor... Maçı kim anlatıyor, kim yorumluyor diye... Hani diyorum... Yayın sırasında arada bir ekrana spiker ile yorucunun ismi KJ olarak gelemez mi?.. İzleyen de konuşanların kim olduğunu anlasın... İyiler ile kötüler arasındaki farkı bilmek, izleyicinin de hakkı değil mi!.. Çok mu zor, aklınıza mı gelmiyor?..

Ülke ekonomisi ve futbolun artan yükü

ÜLKE olarak ekonomik bir krizin içinde olduğumuz ortada... Pazar alışverişleri bile kilo ile alışveriş yerini “tane ile” alışverişe bıraktıysa, durum o kadar da sığ değil ve ne yazık ki kısa sürede de çözülecek gibi görünmüyor... Bu satırları yazarken , Euro 6.95, Dolar ise 6,20 TL idi... Yani, durum son derece vahim.. Dışa bağımlı hale gelen ekonomimiz için yakın gelecekte “açacak bir güneş” de ne yazık ki görünmüyor... Peki, dövizdeki bu artışın, sporumuza; özellikle de futbolumuza vuracağı darbeyi düşünebiliyor musunuz?.. Ne yazık ki, “satmak” üzerine değil, “aldığını satamamak” üzerine kurgulanmış olan sporumuzun transfer anlayışı, ortaya büyük bir kriz çıkaracak gibi görünüyor... En ucuzunun maliyeti bile 15 milyon Euro’yu bulacak “yıldız” sporcunun TL ile maliyetinin 130 milyon TL’yi aşacağını görebiliyoruz... Bu para hangi kulüpte var peki?.. Ya da bu parayı veren kulübün iki yakası nasıl bir araya gelecek?.. Ben bu döviz kuruyla Türk futbolunun Avrupa ile boy ölcüşebilecek bir kadro kurabileceğine inanmıyorum... Yani, Türk futbolu için hava oldukça bulutlu...

Spor ve siyaset

SİYASETİN sporun içine girmek için yıllardır hummalı bir çaba harcadığını görür ve bundan yakınırdık... Hem de tam 50-60 yıldır... Siyasetin bu çabasını önleyemedik tabi... Ama şimdi; “spor siyasetin içine girmeye” karar verdi... Galatasaray Divan toplantısında konuşan Hayri Kozak’ın yenilenecek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu ile ilgili sözleri bu kez siyasetin tepkisini çekti... Kırk yıl düşünsem, spor ile siyaset ilişkisinin “terse döneceği” aklıma gelmezdi...