LİGİN neredeyse tamamını “av yasağında” geçirmiş bir Fenerbahçe’nin ligdeki can soluğunu bir “hamsi avı”na bırakması ne hazindi...

Ama ne yapsınlar!.. Başka çareleri mi kalmıştı!..

Maça Trabzon “kaleyi görünce vururum” Fenerbahçe ise, “Bu maçı alamazsam ölürüm” diye başlayınca, ortaya seyir lezzeti yüksek bir mücadele çıktı... Dakikalar ilerledikçe göründü ki, Fenerbahçe’nin bu “kıvrak ve akıllı” hamsi sürüsünü avlaması neredeyse imkansızdı... Ki o hamsi, ligin ilk yarısında Karadeniz’de bile oltaya gelmemişti... Boğazda mı yakalanacaktı...

Trabzonspor, “savunması kâgir, geri kalanı betonarme” bir takımdı... En büyük korkuları ilk golü yemekti. Çünkü öyle olduğunda, çözülüp dağıldıkları da oluyordu... Bunu unutmadan oynadılar ve öyle bir gol buldular ki, insanın başa sarıp sarıp yeniden izleyesi geliyordu...

Fenerbahçe için “kötüydüler” demek haksızlık olur... Ama hızlı olmak yerine telaşlıydılar... Futbolda topu ağlardan soğutan en önemli şey ise, telaştır... Çok daha fazla fırsat bulabileceklerdi belki ama, bu durumu aşamadılar...

Bu avda, Fenerbahçe’nin en doğru “zoka”sı Valbuena, tam 56 dakika Ersun Yanal’ın “işbilmezliğine” takıldı... Oyuna girdikten sonra ise, Fenerbahçe’nin çehresi değişti... Ersun Yanal bilmiyordu ama, Valbuena Trabzon’un “sallayanların yıktığı” defansı için, en ekili silahtı... Ama zaten Yanal’ın göreve geldinden bu yana, 11’de olması gereken oyuncuları “hamle”de kullanıp “rol çalması”, gözlerden kaçmıyordu... O Valbuena 90+6’da 1 puanı kurtardı... Eh.. böyle bir gecede buna da şükür dedi Fenerbahçe...

Genl olarak görüldü ki, Ersun Yanal’la birlikte Soldado da “itlaf” etmedikçe, bu takım “iflah” olmayacak...

Sonuçta, acemi kaptanla denize açılan Fenerbahçe “ava gittiği” randevuda, “avlanan” taraf oluyordu... Yatsın kalksın o bücüre dua etsin...

Bir söz de hakem Cüneyt Çakır’a... “Seni köftehor... Aşağının sakal, yukarının bıyık olmadığı maçları nasıl güzel yönetiyorsun... Kurnaaaaz!..”