Türkiye'de yaşayan bir baba, Avrupa'daki oğlundan Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ödeyeceği sigorta pirim borcunu ödemek için borç para istedi. 

Oğlunun banka havalesiyle gönderdiği 16 bin euroyu alarak SGK'ya ödeyen ve emekli olan baba, bir süre sonra hayatını kaybetti.  Anne ise eşinden kalan emeklilik maaşını almaya başladı. 

Ancak daha sonra oğlu annesini arayarak babasına verdiği paranın borç olduğunu belirterek geri istedi.

Annesi parayı ödeyemeyeceğini söyleyince Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yolunu tutan evlat, paranın banka havalesiyle gönderildiğine dikkat çekti. 

Davalı anne ise kendisine husumet düşmeyeceğini, havalenin davacının babasının SGK borcunun ödemesi için gönderildiğini, bu durumda dava dışı mirasçıların aleyhine dava açılması gerektiğini dile getirdi.

Dekontta havale ile ilgili açıklama olmadığı, bu nedenle de davacı tarafından davaya konu edilen paranın borç olarak gönderildiği iddiasının ispatlanması gerekeceğini savunarak davanın reddini istedi. Mahkeme; davalının 1/4 miras payı oranında davanın kısmen kabulüne hükmetti. Her iki taraf avukatı da mahkeme kararını temyiz edince devreye Yargıtay 13. Hukuk Dairesi girdi.

Havalenin bir ödeme vasıtası olduğuna dikkat çekilen Yargıtay kararında ise şu ifadeler kullanıldı:

“Her ne kadar mahkemece, HMK 203/1-a uyarınca davacının tanık dinletme talebi kabul edilerek dinlenen tanık anlatımından; davaya konu edilen paranın muris babanın emekli olması için borç olarak banka aracılığı ile davalı annesi adına gönderildiği ve davalının miras payı oranında borçtan sorumluluğunun söz konusu olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen şahsın ispat etmesi gerekir. Davacının delil olarak dayandığı banka havalesinde paranın gönderiliş nedenine ilişkin herhangi bir şerh bulunmamaktadır. Yine, beyanı hükme gerekçe yapılan tanık ise, çekilen paranın davacıya verildiğine dair görgüye dayalı bir beyanda bulunmadığı gibi, davacı bu iddiasını başkaca bir delille de kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ilgili hükümleri gereğince, paranın ödünç olarak verildiğini ispat yükü davacıya ait olup, davacı ödünç ilişkisini başka bir delille de kanıtlayamadığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kısmen kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” 

Editör: Haber Merkezi