Tarih boyunca bir çok uygarlığa başkentlik yapan İstanbul'da, ardında en çok kültürel miras bırakan uygarlıkların başında Osmanlı Devleti geliyor. Osmanlı'dan günümüze kalan başlıca eserlerin başında, hiç kuşkusuz camiler ve saraylar yer alıyor.

Bursa ve Edirne gibi payitahtların yanı sıra Kahire ve Şam'da da yer alsa da en çok selatin camisi İstanbul'da bulunuyor.

İstanbul'da, Osmanlı padişahları ve annelerinin dönemin ünlü mimarlarına inşa ettirdiği, 35 selatin cami mevcut.

Osmanlı döneminde selatin camilerinin inşası iki şarta bağlıydı. Selatin camileri ya padişahın önemli bir askeri zafer kazanması ya da önemli bir ganimet elde etmesi şartıyla inşa edilebiliyordu.

Ayrıca selatin camilerinin inşasında devlet kasasından harcama yapılmıyor, padişahın şahsi servetiyle inşaat gerçekleştiriliyordu.

Osmanlı İmparatorluğu'nda uzun yıllar devam eden bu gelenek, Sultanahmet Camisi'ni inşa ettiren Sultan 1. Ahmet döneminde bozuldu. Padişahlar bundan sonra sefere gitmeden de selatin cami inşa ettirmeye başladı.

Görkemli mimarileri, estetiği ve ince işçilikleriyle görenleri büyüleyen selatin camileri, hep bir külliyenin parçası olarak inşa ettirildi. Külliyelerin içinde caminin yanı sıra hanlar, hamamlar, medrese, imarethaneler, çeşmeler, muvakkithaneler ve hünkar mahfili de yer alıyordu.

İstanbul'da, en çok ziyaret edilen selatin camileri arasında bulunan Eyüpsultan, Süleymaniye, Pertevniyal, Fatih ve Mihrimah Sultan camilerini, AA fotomuhabiri Kadir Gecesi dolayısıyla balıkgözü objektif ile görüntüledi.

Mimar Sinan'ın kalfalık eseri "Süleymaniye"

Mimar Sinan'ın kalfalık döneminde 7 yılda tamamladığı İstanbul'daki en muhteşem eseri Süleymaniye Camisi, dahiyane bir yapı olarak yıllara meydan okuyor.

Tarihi eser, heybetli kapılarından içeri girildiği andan itibaren ziyaretçilerine hissettirdiği manevi huzurun yanı sıra, mimarisiyle de kendisine hayran bırakıyor.

Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle 1551-1558 yılları arasında yapılan Süleymaniye Camisi, klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biri.

Her biri 3 şerefeli 75 metre yüksekliğinde 4 minareye sahip olan caminin kubbesi 53 metre yüksekliğinde.

Süleymaniye Camisi'nin bir ana kubbesi, 2 yarım kubbesi ve 2 çeyrek kubbesi ile 10 küçük kubbesi bulunuyor.

Ana kubbe dört fil ayağına, kubbe kemerleri ise, dört büyük granit sütuna istinat ediyor. 32 pencereli kubbe 27,25 metre çapında ve yerden 53 metre yükseklikte.

Sesin aksini kuvvetlendirmek için kubbenin içine ve köşelere, ağzı iç tarafa açık bir şekilde yerleştirilen 50 santimetre boyunda 64 küp bulunuyor. Bu sayede cami içinde hassas bir akustik meydana geliyor.

Yaklaşık 3500 metrekarelik iç alana sahip olan caminin uzunluğu 59, eni 58 metre. 238 pencereden ışık alan cami, granit ve mermer sütunlara dayanan hünkar ve müezzin mahfili, minber ve mihrap işçilikleriyle dikkati çekiyor.

Eyüp Sultan Camisi

Türk ve İslam Dünyası'nın en önemli miraslarından birisi olan Eyüp Sultan Camisi, İstanbul'un fethinden 5 yıl sonra 1458 yılında inşa edildi.

Dikdörtgen planda, mihrabı çıkıntılı olan caminin merkez kubbesi, 6 sütun ve 2 fil ayağına yaslanan kemerlere dayanıyor. Etrafında yarım kubbe, ortasında Eyüp Sultan Türbesi, sandukasının ayak ucunda bir pınar, avlu ortasında asırlık bir çınar bulunuyor.

Camiden önce yanında inşa edilen Eyüp Sultan Hazretleri'nin Türbesi, bu caminin önemini vurguluyor.

Yapıldıktan sonra birçok kez tamir gören caminin minarelerinin boyunun kısa olması nedeniyle 1733'de yeni uzun minareler yapıldı. 1823'de deniz tarafındaki minare yıldırım düşmesi sonucu hasar gördüğü için yeniden inşa edildi.

Cümle kapısı önündeki Sinan Paşa Kasrı, 1798'de yıktırıldı. Yerinde, ulu bir çınar ağacı gölgesinde etrafı parmaklıklı bir set ve çimen sofa bulunuyor. Parmaklığın dört köşesinde kısmet çeşmeleri yer alıyor.

Dış avlunun caddeye açılan iki kapısı bulunuyor. İç avlu 12 sütuna yaslı 13 kubbeden oluşuyor. Avlunun ortasında şadırvan yer alıyor.

Fatih Camisi

Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un özenle seçilmiş tepelerinden birine inşa ettirilen Fatih Camisi, İstanbul'da külliye olarak adlandırılan yaşam kültürünün önemli bir sembolü.

Medrese, darüşşifa, tabhane, imaret, kervansaray, hamam, sıbyan mektebi, kütüphane, muvakkithane ve türbelerden oluşan külliye ve cami, 1463-1470 yıllarında inşa ettirildi.

Fatih Camisi, Türk İslam mimarisinde Koca Sinan'ın Süleymaniye Külliyesi hariç, ne kendinden önce ne de sonra erişilememiş bir sanat düzeyine işaret ediyor.

1766 yılındaki depremde harap olan cami, 1767-1771 yıllarında devrin padişahı Sultan 3. Mustafa tarafından dönemin Hassa Başmimarı Mehmed Tahir Ağa'ya yaptırıldı. Caminin ihyası sırasında Mimar Tahir Ağa, kalan klasik alt yapı ile yeniden yaptığı barok kısımlar arasında iyi bir uygunluk sağladı.

Mihrimah Sultan Camisi

İstanbul'un en yüksek tepelerinden biri olan 6 tepede bulunan Mihrimah Sultan Cami, Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan tarafından 1562-1565 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırıldı.

Dikdörtgen planlı yapının şadırvanlı avlusuna, doğu, batı ve kuzeydoğudan birer kapıyla giriliyor. Etrafında medrese, mektep, türbe ve hamamın yer aldığı caminin sağında tek minaresi bulunuyor.

Kubbe ve kemerlerin içine çok sayıda pencere açıklıklarının yerleştirildiği yapı, hem içten hem de dıştan olağanüstü bir görüntüye sahip. Ana kubbeyi iki yandan galerilerle enine büyütün Mimar Sinan, dönem içinde özgün bir plan anlayışı getirdi.

Camide, Sinan çağının en güzel örneklerinden biri kabul edilen mermer bir mihrap bulunuyor.

Pertevniyal Valide Sultan Cami

Sultan 2. Mahmud'un eşi ve Sultan Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından Aksaray Meydanı'nda yaptırılan külliye cami, mektep, türbe, türbedar odası, kütüphane, muvakkithane, karakol, altı adet çeşme ve yedi adet dükkandan oluşuyor.

Külliyenin inşaatı 16 Ekim 1868-9 Ocak 1871 yılları arasında gerçekleşti. Külliyenin içinde yer alan 7 adet dükkanın inşası için harcanan para Pertevniyal Valide Sultan'ın vakıf gelirleriyle ödendi.

Cami avlusuna doğu, batı ve kuzeyden olmak üzere üç kapı ile ulaşılıyor. İki yanı oval biçiminde düzenlenen doğu kapısı nişlerle hareketlendirilmiş. Basık kemerli kapı açıklığının üzerinde üç satır halinde altı beyitlik bir kitabe ile üstünde tuğra yer alıyor.

Abidevi olarak tasarlanan batıdaki avlu kapısının mermer kabartmalı lotus ve rumilerden oluşan bitkisel süslemeli alınlığının ortasında, Sultan Abdülaziz'in tuğrası bulunuyor.

Bir kaide üzerine oturan, alttan 1 metre yüksekliğe kadar kabartma motiflerle işlenmiş, iyon tarzına benzer başlıklara sahip ikiz sütunlarla taşınan sivri kemerin konturları, ince bir antrolak kuşağıyla çevrili.

Editör: Haber Merkezi