Bursa Kent Konseyi Şairler Yazarlar Çalışma Grubu'nun davetiyle Türkiye'nin dört bir yanından gönüllü olan şair ve yazarlar, 64 şehidin öyküsünü ve şiirini yazdı.

Şehitlerin unutulmaması amacıyla hazırlanan "1 Şehit, 1 Öykü, 1 Şiir" isimli kitap için yola çıkan şair ve yazarlar, şehitlerin aileleriyle görüşerek onlardan bilgi aldı. Bir yıldan fazla süren proje kapsamında, 64 şehidin öyküsü ve şiiri yazılarak kitaplaştırıldı. Yayımlanan eserden elde edilecek gelir, şehit ailelerine verilecek.

Bursa Kent Konseyi Şairler Yazarlar Çalışma Grubu Başkanı ve 22. Dönem AK Parti Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu, AA muhabirine, projenin fikir sahibinin, Fransa'da yaşayan Harun Yıldırım olduğunu söyledi. Yıldırım'ın ağır yaralanan bir gazinin durumundan etkilenerek kendisini aradığını, şehitlerin öykülerini yazmayı teklif ettiğini belirten Anbarcıoğlu, "Biz de 5 kişilik bir seçki kurulu oluşturduk. Sonra sosyal medya aracılığıyla Türkiye'deki şair ve yazar arkadaşları davet ettik. Bu çağrımıza Türkiye'nin dört bir tarafından 52 arkadaşımız olumlu cevap verdi." dedi.

"Kitabı yüreğiniz paramparça olarak okuyacaksınız"

Anbarcıoğlu, projenin yaklaşık 14 ay sürdüğünü dile getirdi. Kitabın hazırlanış sürecine değinen Anbarcıoğlu, şöyle devam etti:

"Önce ailelerden 'Sizin çocuğunuzun öyküsünü hazırlamak istiyoruz. İzin verir misiniz?' diye izin aldık. Birçok aile buna seve seve razı oldu. Onların öykülerini dinlerken anne, baba, eş ağladı, bizler ağladık. Yazarken elimiz titredi, mendiller ıslandı. Biz, Türk milletine bu kitabı armağan ediyoruz ve hiçbirimiz bundan bir kuruş para almayacağımız gibi bu kitabın satışından elde edilen geliri, şehit ailelerine verme söz verdik. Bu kitap, Türkiye'de bir ilk ve bugüne kadar eşi benzeri yok."

Kitapta, korucu, polis, asker 64 şehidin öyküsünün kaleme alındığını aktaran Anbarcıoğlu, şehit öğretmen Şenay Aybüke Yalçın'a, Eren Bülbül'e de yer verdikleri eseri Türk milletine armağan ettiklerini vurguladı. Anbarcıoğlu, "Bu vatan, bayrak için topraklara düşmüş, kanını, canını vermiş gençlerimizin, kardeşlerimizin nesilden nesle aktarılacak öyküleri oldu." ifadesini kullandı.

Eserde, şehitlerin öykülerine, ruhuna uygun şiirler yazıldığına değinen Anbarcıoğlu, "Kitabı yüreğiniz paramparça olarak okuyacaksınız. Biz öyküleri yazarken çok zorlandık. O annelere, babalara Allah sabırlar versin. İçinde öyle öyküler var ki 10 günlük izne gelmiş bir asker, 'Ben bir daha bu eve gelemem. Gelirsem al bayrakla, kuşlarla gelirim.' diyor. Hakikaten aradan 15-20 gün geçiyor, şehidimiz al bayrakla geliyor ve evin damının üzerinde binlerce kuş var. Her şehidimizin öyle güzel öyküleri var." ifadelerini kullandı.

Anbarcıoğlu, kitabın sonraki baskılarını yapmak isteyen kurum, kuruluşlardan telif geliri beklemediklerini, tek şartlarının kitap satışından elde edilecek gelirin şehit ailelerine ve TSK Mehmetçik Vakfına verilmesi olduğunu sözlerine ekledi.

"Eren'in annesiyle görüştük, ağlaştık"

Gönüllü yazar Makbule Acar Yeni, projeyi duyduğunda çok heyecanlandığını, bunun tarifi imkansız ve kıymetli bir şeref olduğunu anlattı. Eren Bülbül'ün öyküsünü kaleme aldığını bildiren Yeni, şu bilgileri paylaştı:

"Çok güzel bir hikaye oldu. Bununla ilgili bir de şiir yazdım. Eren'in 'Biri de çıkıp demiyor ki Eren iyi ki varsın' ifadesi vardı, sosyal medyada paylaştığı. Bu serzenişi, bir milletin yüreğinin satır başına oturmuştu. Buradan yola çıkarak, 'Eren İyi Ki Varsın' başlığında bir şiir yazdım. Ailesiyle görüştüm, İstanbul'da yaşayan abisiyle iletişime geçtik, annesiyle görüştük. 27 Temmuz'da Maçka'ya gittim, Köprüyanı köyüne çıktım. Dağların zirvesinde, Eren'in kabri başında dua ettik, ona şiirini okudum. Eren'in annesiyle görüştük, ağlaştık."

"Onları gelecek nesillere unutturmamak için gayret ettik"

Şehit Jandarma Er Timur Atasever'in öyküsünü kaleme alan Sibel Koruk Ayaz da projede yer almaktan onur ve gurur duyduğunu ifade etti. Ayaz, Atasever'in Tunceli'de 2004 yılında teröristlerce düzenlenen roketli saldırıda şehit olduğunu anımsattı. Öyküyü yazarken çok farklı duygular yaşadığını aktaran Ayaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şiir yazarken çok zorlandık. Şehitlerimize yetişecek bir kelam bulmakta zorlandık çünkü ne söylesek eksik kaldı ne yazsak yetişmedi şehitlerimize. Biz onları gelecek nesillere unutturmamak için gayret ettik. Rabb'imin rızasını, onların şefaatini umarak ve hakikaten çok güzel bir eser meydana çıktı. Kendisi teskeresine 6 gün varken şehit oluyor. Rabb'im şehadetini makbul eylesin. Ailesiyle görüştüm, onlardan bilgi aldım. Onların yönlendirmeleriyle öyküsünü, şiirini kaleme aldım. Şiirimin son kıtasında 'İsmin Timur okunmuş kulağına ezanla, sözleşmişsin ezelden tuzakları bozanla, hangi kalem yarışır unvanını yazanla, Mihrimah'ın nazmına ağır gelen yük müsün?' dedim. Çünkü hakikaten ağır bir yüktü onları yazabilmek. İnşallah layık olmuşuzdur."

"Öldüğüne inanamıyor ve 'Babam gelecek' diye bekliyordu"

Yazar Hatice Türkmen Yurtseven ise babaannesinin babası olan, 57. Alay şehidi Osman oğlu Salih Çavuş'un öyküsünü kaleme aldığını belirtti.

Büyük dedesi Salih Çavuş'un hikayesini babaannesinden 1990'lı yıllarda dinlediğini bildiren Yurtseven, şunları kaydetti:

"Rahmetli babaannem, Bursa'nın Karacabey ilçesi Seyran köyünde 92 yaşında vefat etti. Şiirin sonunda da söylediğim gibi, '92 yıl köyünde ömür sürer de, eşini torunlarını asker eder de, gözü hep yollarda hep beklemekte, Taşlık Tepesi diye bilinen yerde, sanki babam diyor gelecek gibi, Emine'm ben geldim diyecek gibi'. Babaannem, ölene kadar bekledi. Ölümün en zoru, cenazesini görmediğimiz ölüm. Öldüğüne inanamıyor ve 'Babam gelecek' diye bekliyordu."