13 YIL oldu seni uğurlayalı sevgili dostum... Sevgili ağabeyim... ‘’Benim en büyük hazinem’’ diyerek övündüğün ve ‘’Size tek vasiyetim bu gazeteyi yaşatın’’ dediğin ORTADOĞU, sizin ilkelerinize bağlı kalarak yoluna devam ediyor. 40 yıllık dostun, Bab-ı Ali’nin ulu çınarının, bir ağabeyin, ardından duyguları yazıya dökmek 13 yıl geçse de sanıldığı kadar kolay olmuyor...

Bir yumruk sokulmuş gibi boğazına sesin çıkmıyor...

Felç olmuşsun gibi parmakların klavyeye dokunamıyor...

Bir satır yazıyorsun, kalbin hüzünle doluyor...

Sevgiler kaldı yarım...

YILLARCA beraber geçirilen günler, geliyor aklıma. Verdiği öğütler beynimin kıvrımlarında dolaşıyor. Anlattığı anıları geliyor gözümün önüne... Haber yorumlayışı, geçmişten örnekler verişi, haber yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiği, beynimin kıvrımlarında tekrar tekrar canlanıyor ve şu şiiri mırıldanıyorum:

Sevgiler kaldı yarım,
Sevgililer ayrılık türküsü söyler,
Ölüm üstüne, gurbet üstüne;
Unutmak kolay değil...


Unutulmak çok zor,
Adam gibi adam olmak,
Hiç de kolay değildi,
Sen onu becerebildin dost,
Adam gibi adam kalabildin


Yazık ettiler yarınlara,
Yazık ettiler insanlara,
Sen güzelliği becerebildin
Biz çözemedik bu düğümü!
Anlamadık neden güldüğünü.


Hayata gülerken aslında
Bizi de uyarmış olmalıydın,
Kusura kalma boşa ettik yemin
Dibe vurdu çakıldı zemin.


Gülerek veda ettin bize,
Yazık ettik kendimize! ...

Çok erken gittin

HİÇ beklemediğimiz bir anda sizi kaybettik. Ölüm hangi sözcüklerle anlatılır; ya da sözcükler yeterli midir ölümü anlatmaya? Allah’ın sevdiklerini erken aldığından mıdır bilmem, sen de bütün iyi insanlar gibi erken gittin. Bu duygularla bir şiir daha geliyor dilimin ucuna ama hıçkırıklar boğazımda düğümleniyor, söyleyemiyorum. Sadece beynime yazıyorum... Bir gün yine karşı karşıya gelirsek sana ‘Bir Dostun Ardından’ şiirini okurum:

Yaşadı ömürde günü geceyi,
Tamam edemedi sözü heceyi,
‘Çözdüm’ diyor iken tam bilmeceyi,
Göçüp gidiverdi gel sen bana sor.


Fırçası anlamlı tuvali sade,
‘YETMİŞBİR’de buldu onu da vade,
Bir bardak suyu ederken bade,
İçip gidiverdi gel sen bana sor.


Bir Hitit heykeli gibiydi yüzü,
Ağarmış sakalı yaşardı güzü,
Yokuşu tırmandı olmadı düzü,
Kayıp gidiverdi gel sen bana sor.


Gözleri tüfekti bakışı harbi,
Görmek ister idi şarkı ve garbi,
Oyun etti ona hayırsız kalbi,
Durup gidiverdi gel sen bana sor.

Hep kalbimizdesin...

ÜSTAD Necip Fazıl Kısakürek’in; “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber” mısraları gelince aklımıza Taktir-i İlahi’nin tecellisine sığınıyoruz. “Kelimelerin kifayetsiz olduğunu bilmezdim” diyen Orhan Veli Kanık, bizim için söylemiş bu sözü. Seni anlatmaya hiçbir söz yetmiyor, lügatler çaresiz kalıyor seni anlatmaya... Sen ansızın gittin ama her daim bizim kalbimizde olacaksın. Ruhun şad, mekanın cennet olsun,sevgili ağabeyim, sevgili dostum...