NEHIRLERIN bir yatağı olur. O yatağın genişliğini nehir kendisi belirler. İnsanlar nehirleri de ıslah etmeye çaba harcarlar. Ucundan-kıyısından onu kısıtlar, yatağını daraltır, elde ettikleri alanı da kendi çıkarlarına kullanırlar. Bina yaparlar, bahçe yaparlar, çocuk mesire alanı yaparlar. Yağışlar her yıl değişik miktarda yağar. Mevsim ölçeğinden fazla yağış alındığında nehir yatağını arar ve insan kullanımına açılan alanları yeniden ele geçirir. Nehirler akan bir güçtür.

Nehirlerin akan bir güç olmasını da insanlar kendi çıkarlarına uygun hale getirirler. Setler, manialar, engeller yaparak o akan suyun gücünü cereyana çevirirler. Onunla da ışıklarını, alet-edevatını da çalıştırırlar.

İnsan da nehirler gibidir. Yatağını arar. Ama üzülerek söylemek gerekir ki, insanların çoğu nehirler kadar başarılı değildir, yataklarını bulamazlar.

Nice öbekler var toplum içinde. İktisadi, siyasi, dini, tasavvufi, ticari, üretim, tüketim öbekleri. İnsanlar bu öbeklerde bulur kendini.

İnsan düşünüyorsa, tartıyorsa, insanları tahlil ediyorsa, kendisinin omurgası, kemikleri, iskeleti var ise, değer yargıları, doğruları-yanlışları varsa, o insan kendinin ait olduğu yeri arar.

Yazık ki, hiçbir öbekte kendine yer bulamayacaktır. Çünki omurga ve iskelet herkeste farklı. Kemik sayısı da farklı, kemiklerin dayanıklılığı da.

Bahsettiğim iskelet insan vücudundaki 212 kemikten ibaret olan iskelet değil. İnsan ruhunun değerini oluşturan iskeletten, kemikten söz ediyorum. 

İnsan yatağını ararken, ‘Ben nereye aitim’ diye arayış içine girdiğinde, insan öbeklerine dahil olur. Orada belli bir eğitim, belli bir görgü, nezaket dersi alır. Ama bir süre sonra oradaki hoşuna gitmeyen haller ve düşüncelerden dolayı, ‘Yatağım burası değil’ der ve oradan ayrılır.

Sonra başka öbeğe, sonra tekrar başka öbeğe girilir-çıkılır. Her öbekte iyi şeyler de, kötü şeyler de yaşanır. Kişi arayışını sürdürür. Hayat bir İlahi vahye, bir Nebevi tebliğe dayandırıldığında arayışlar yine de sürer. Çünki dini öbeklerde de insan yatağını bulamayabilir.

O öbeklerin liderlerinde insani zaaflar vardır ve o zaafları birileri sonuna kadar kullanmaktadır.

İnsan o zaafların, o kadar öne çıkmasından musdarip olarak o öbekten uzaklaşır.

İyilik yapmak güzel bir davranıştır. İnsanlara faydalı olmak, insanların gönlünü almak, insanlara güler yüz göstermek bir sadakadır. Ama Allah için yapılırsa değerlidir. Desinler, beni beğensinler, iyi insan, cömert insan desinler diye yapılıyorsa bunlar kişiyi rahatsız eder ve insan yatağını bulamamış olmanın huzursuzluğunu yaşar.

Bir başka sıkıntı daha var. İnsan arayışını sürdürürken ülkenin orta zekealılar cenneti olduğunu fark edince yatağını bulmanın ne kadar imkeansız olduğunu anlar.