YÜZYILLARDIR, belki de bin yıllardır en çok duyulan bir yave. ‘Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz şu günlerde’. Her kes hayatına bir baksın, kaç yaşında olursa olsun, her kes. Bu lafı duymadığı bir tarih süreci var mı? Yok. Bu düşünceye nereden takıldım derseniz, değerli gazeteci Kenan Akın, köşe yazısında temas etmiş, oradan takıldım. 19 Mayıs 100. Yıl münasebetiyle bu kılişe yaveyi tekrarlamış. Liyakatli yöneticilerini bulamayan milletlerin, toplulukların birlik ve beraberliğe hep ihtiyacı olur. Hatta birlik ve beraberlikleri de bir işe yaramaz. Türkiye, verimli Ortadoğu toprakları, Mezopotamya, insanlığın ilk ortaya çıkıp görüldüğü eski dünya bereketli iklimleriyle, verimli topraklarıyla, duygu yüklü insanıyla hep gözde yerler olagelmiş ve hep öyle devam edecektir. Avrupa’nın ve Amerika’nın zalim ve soyguncu milletlerinin gözü hep buralarda olacaktır. Her gün daha çok sömürmeye, soymaya, istismar etmeye devam edeceklerdir. Bu tarihsel süreç hiç değişmeyecektir. Bu evrensel bir gerçekliktir. Kimi siyasi oluşumlar bu durumun önlenmesi için kendilerinin iktidarda olması gerektiğinin altını çizerek sandıktan çıkmayı hep deneyeceklerdir. Her defasında değilse bile çoğu kere amaçlarını gerçekleştirirler.

Devlet denetimdir

Devlet gelenektir, Teamüldür, ananedir, töredir, yasadır, anayasadır. Müessesedir. Devlet denetimdir. Devlet adamı siyasal endişelerle konuşamaz. Devlet adamı günü kurtarmanın peşinde olamaz. Devlet adamı millet bütününü düşünmek, millet bütününe sahip çıkmak, baba olmak zorundadır. Baba olamıyorsa ana olmalıdır devlet adamı. Kemal Tahir Devlet Ana denilmesini tercih ediyor. Devlet adamı karar merciindeyse ahiretini berbat ettiğini bilmelidir. Alacağı kararla kaç nesli ihya edebildiği gibi mahvettiğini de hesaba katmalıdır. Milli Eğitim Bakanı eğitim-öğretim muhtevasını değiştiriyor. Şekil bakımından da, içerik bakımından da çok ciddi değişiklikler yapıyor. Bu değişiklikler bir şura’da ortaya çıkan ihtiyaçlardan mı kaynaklanıyor, bir yetkilinin, tek yetkilinin arzularından mı kaynaklanıyor bilmek mümkün değil. Hiçbir düşünce tartışılmadan, denetlenmeden, test edilmeden hızlı karar vericinin himayesinde oldu-bittiye getiriliyor. Pekii eğitim-öğretimde Türkiye nerede? Başka ülke insanlarıyla kıyaslandığında nerede? Girişimci, araştırıcı, sorgulayıcı, denetleyici gençler yetiştirmenin eğitim ve öğretimi verilemediği takdirde; o eğitim ve öğretim boşunadır.

Nüfus artar sınır aynı

Ülke nüfusu hep artar. Ama sınırlar hep aynı kalır. Bu yüzden kilometrekareye düşen insan sayısı hep artar. Her gün daha çok tüketilecek her şey. Her gün daha çok şeye ihtiyaç vardır. Bir pilanınız- purogramınız yoksa tükenirsiniz. Hayatın-dünyanın şartları bunlar. Her yıl nüfusunuzun ne kadar artacağını bilerek, ne kadar ev, ne kadar yol, ne kadar yeşil alan, ne kadar meydan, ne kadar iş yeri, hangi iş yeri ne kadar olacak, kaç yeni okul, hangi derecede kaç okul gerekeceğini, hangi iş alanında kaç yeni iş yeri açılması gerektiğinin hesaplanması olanaklar dahilindedir.

Kalıcı çözüm üretmek

Ekip-biçmede de, hayvancılıkta da, imalatta da, fabrika üretiminde de nelerin ne sayıda üretileceği hesaplana bilen durumlardır. Bunun için gereken yatırım, hazırlık, eğitim-öğretim yapılması devletin görevidir. Devlet yapması gerekenleri yapmayıp, hep iktidarda kalmayı düşünen insanlarla parlak ufuklara sahip olamaz. Cami imamına, ‘secde ederken iğreniyorum, yer çok kirli’ diyorum, imam diyor ki, ‘söyleyelim de kimse sakalını-saçını sıvazlamasın dökülüyor’ diyor. Devlet adamına, yetkileri elinde bulunduran kişiye, ‘efendim soğan yok, patlıcan yok’ deniliyor, ‘derhal dışarıdan satın alalım’ diyor. İmamın aklına süpürmek, yetkileri elinde bulunduranın aklına üretmek gelmiyor.