FUTBOLUMUZ için yeni bir umut kapısı açılıyor. Adı; Avrupa Futbol Şampiyonası. Son yıllarda Avrupa'dan birçok alanda uzaklaşmaya başladık. Dileğimiz bu uzaklaşmanın futbol alanında da olmaması. Nasıl basketbol kulüplerimizle ve sponsorlarımızla basketbol alanında Avrupa'nın tam göbeğindeysek, futbolda da sesimizi mutlaka daha gür duyurmalı ve bu büyük turnuvaların içerisinde olmalıyız.
 
Futbolda, milli takım düzeyinde çok sık teknik adam değişikliğine gidiyoruz. Gerçi kulüplerimizin de hali farklı değil. Ama milli takım düzeyinde kurumsal olmayı, kurumsal kalmayı becermemiz lazım. Bunu beceremeyince, teknik adam değişikliklerine bel bağlayıp, her değişiklikle birlikte yeni başlangıçlar, yeni umutlar peşinde koşuyoruz.
 
Oysa milli takımda yeni bir başlangıç olmaz. Milli takımlarda, ülke futbol federasyonlarının uzun vadeli planlamaları olur ve o planlamalar çerçevesinde, akılcı sistemler bozulmadan, planlamalar çok sık değiştirilmeden hedefe koşulur.
Bizde yine bir teknik direktör değişikliği oldu ve verilen mesajlara bakılınca herkes yeni bir başlangıçtan söz ediyor. 
Biz neye yeniden başlayacağız? Yeni bir sistem mi kuracağız? Yeni bir jenerasyon mu yaratacağız? Bir şeye yeniden başlayacaksan 37 yaşındaki, ilk milli formayı bundan tam 18 yıl önce giyen Emre Belezoğlu ile başlayamazsın. Yeniden başlayacaksan, 14 yabancılı sistem ile başlayamazsın. Yeniden başlayacaksan, son 2 ayda futbola dönüş yapan Burak Yılmaz ile başlayamazsın. Futbol yeniden başlamak üzerine kurulamaz. Futbolda başarılı olmak istiyorsak, yeniden başlangıçların değil, iyi devam eden işlerin daha da düzgün devam edebilmesinin peşinde olmalıyız. Ama o kadar az ki iyi devam eden işlerimiz. İşte o nedenle, ülke futbolunun yöneticileri, kendilerinin alması gereken yönetimsel sorumlulukları, Milli takım teknik direktörlerinin omuzlarına yükleyerek koltuklarını bir süre daha korumaya çalışıyorlar. Biz de asıl işi yapması gerekenlerden değil, sahaya çıkanlardan mucizevi başarılar bekliyoruz. 
 
Kulüplerimizin Avrupa kupalarından çok erken elenmesi, Avrupa'daki yerimizi zaten gösteriyor. Kulüplerimiz bu seviyede iken milli takımımızın tepelerde olması elbette mümkün değil. Ama her şeye rağmen, milli formanın verdiği sorumluluk ve bu sorumluluğun yanında, yeniden herkesin milli takımı olma isteğinin, insanlarımız üzerinde yaratacağı motivasyon ile bir level daha üste çıkıp mutlaka Avrupa Futbol Şampiyonası finallerinin içerisinde olmalıyız. Orada derece yapmak için, öncelikle temelden çok farklı planlamanın içine girmemiz gerektiğini unutmayalım. Şimdilik; halktan giderek uzaklaşan milli takım yerine, "herkesin milli takımı" havasının yeniden yaratılması bile Arnavutluk ve Moldova maçlarının iyi skorlarla için yeterli.
 
DÜŞEN DÜŞENE
 
Yaşadıkları ekonomik sıkıntılar nedeniyle finansal sorumluluklarını yerine getiremeyen kulüpler sezona puan silme cezaları ile başlıyorlar.
Lige -36 puan ile başlayan Gaziantepspor'un sezon başında düşmesi kesinleşmişti ve bir süredir de maçlara çıkmıyordu. Geçtiğimiz hafta Karabükspor ve Manisaspor'un da ligin bitmesine uzun zaman kala ligden düşmeleri matematiksel olarak kesinleşti. Karabük -3, Manisaspor ise -15 puanla lige başlamışlardı. 
Düşen takımların çok erken belli olması ligin tadını fena halde kaçırıyor. İddiası olmayan böylesi takımların kalan maçlarda alacakları sonuçlar diğer takımların pozisyonunu aniden değiştirebilir. 
Görünen o ki, mali yük altında ezilen çok sayıda takımımız attıkça, ilerleyen sezonlarda lige eksi puanla başlayan takımların sayısı da artacak. Böylece düşecek takımlar erken belirlenirse, liglerin gazoz gibi havası kaçacak. Üstelik düşmesi kesinleşen iddiasız takımların oyuncuları da bilerek veya bilmeyerek şaibeli sonuçlara katkı verebilir. Bu nedenle ligimizi bekleyen bir tehlikeye şimdiden dikkat çekiyorum. 
 
HAFTANIN SORUSU: Son karar 5 Haziran'da verilecek, Sizce, Dünya Kupası 48 takımla olur mu?
 
HAFTANIN ZAYTUNG HABERİ: Asya turlarına devam eden Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, Genel Kurul öncesinde uzak doğu oylarını artırıyor.
 
HAFTANIN SEMPATİSİ: Kayserispor Başkanı Erol Bedir canlı yayın sırasında Erman Toroğlu'nu arayarak hakemin verdiği penaltının doğru karar olup olmadığını sordu.