ANKARA siyasetinden yıldırım düştü ve etkisi İstanbul'a yansıdı.
TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ın istifası önceki akşam nihayet gerçekleşti ve dün sabah düzenlenen protokol töreniyle bu görevine veda etti.
 
Beklenen bir gelişmeydi. Bunca spekülasyona gerek yoktu. İstanbul adaylığı açıklandığında bunu yapmalıydı zaten. Ne düşünüldü de yapılmadığını bilmiyorum ama zaten bu sorun da gündemden düştü. Bu nedenle istifası ve vedası beklenen yankıyı yaratmayıp rutin hale geldi.
 
Ve Binali Yıldırım Ankara'dan çıktı yola selam verdi sağa sola. Vasıl oldu İstanbul'a. Çoluk çocuk, torun ve aile olarak adeta bir taşınma bu. Eeeee, kolay değil. 17 yıllık Ankara ikametgahı İstanbul'a nakil olacak.. Şimdilik böyle. Asıl taşınma işlemi belki de Nisan ayı içinde gerçekleşmesi planıyla sayın Yıldırım'ı özleyeceğiz.
Başarılı, çalışkan, espirili, dürüst, bilgili, kaos ve tartışmadan uzak bir kişilik. Unutulumayacak Ulaştırma Bakanlığı, Başbakanlık ,TBMM Başkanlığından sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi yakışır. Yapabilir mi? Elbette yapabilir.. Ama 65 yaş olgunluğunda, bunca büyük yük ve sorumluluktan sonra İstanbul gibi her konusu sorun yumağı haline gelmiş bir şehir için yeniden başlamak için gerekli heves, heyecan ve enerjisi var mı? Bilemiyorum.
 
İstanbul Bakanlığı gibi bir statü oluşup, sayınYıldırım'ı da böylesine ayrıcalıklı bir görevlendirme ile değerlendirilseydi çok farklı  durum olabilirdi.
İstanbul, Çorlu'dan Gebze'ye kadar yayılan 25 milyonluk nüfus sirkilasyonu ve Türkiye bütçesinin yüzde 60-65 gibi önemli payına sahip birkaç ülke potansiyelinde bir metropol. Bence en az 5-6 büyükşehire ayrılmalı. 5-6 vali görev yapmalı. Başlarında da özel statülü bir bakanlık kurulmalı. Ve böylesine bir yapının başına da Binali Yaıldırım gibi kıdemli teknik kapasitesi yüksek siyasetçi cuk oturur. Yoksa rutin alışılagelmiş yönetim dönemi bu sorunları çözemez..
Kapasitesini aşmış, trafiği, sosyal yaşamı, bütçesi, yapılaşması, su ve kanalizasyonu, boğazı köprüsü,  elektiriği v.s herşeyi ile İstanbul artık göç veren şehir durumunda.
 
İstanbul'u kötü kullandık.. Boş yere harcadık.. Özen göstermedik.. İstanbul'a bir şey vermedik.. Hep aldık bu şehirden.. Sonunda bu hale geldi.. Yine de dünyanın gözbebeği İstanbul.. Sayın Yıldırım'a hiç kimsenin itirazı olamaz. Bugüne kadar yaptıkları, bundan sonra yapacaklarının teminatıdır. Ancak İstanbul bu statü ile sadece yama yaparak küçük hamleler ile sorunları tedavi edilecek hale gelebilir.. Oysa asıl  tedavi sorunları çözmek olmalıdır..
 
İstanbul için 5-10-20 ve hatta 50 yıllık periyodlarla yapılacak planlama gerekiyor.. Yaşanacak kent durumundan çıktı İstanbul.. Vazgeçemeyeceğimize göre yeniden ele almak lazım.
İstanbul Bakanlığı gerek değil, şart durumundadır. Özel statülü bir yönetim öneriyorum, Özerk, kendisine munhasır, olağanüstü Bölge Valiliği türünden bir yapı.. Yoksa pansuman tedaviler ile daha çok sorun birikir ve çözülemez hale gelir..
Öğrencilik dönemimdeki İstanbul kayboldu.. Yeşilçamın siyah-beyaz filimlerindeki doğa güzeli İstanbul artık arşivlerde kaldı. Obez, şişman, sağlıksız bir yapı artık bu nüfusu ve bu kapasiteyi kaldırmıyor.. Allah konusun bir deprem veya çarpık, sağlıksız yapılaşmanın getireceği hasarın altında kalırız. Ve bunca yatırım heba olur.
Bu bakımdan gerek sayın Yıldırım, gerekse sayın İmamoğlu'nun açıklayacağı projeler İstanbul'un bu günü ile değil, yarınları ile ilgili olmak zorundadır.
 
İstanbul'u sadece biz değil, dünya seviyor. Dünya tek bir ülke olsaydı başkenti mutlaka İstanbul olurdu.. Bu Napolyon'un görüşü. Hala da geçerli bir yıkıştırma.
Bu vesile ile sadece bir siyasetçi değil, arkadaşım olması nedeniyle de Sayın Binali Yıldırım'a Ankara'dan veda ederken başarılar diliyorum.
Ankara çok önemli bir eksik vermiş oluyor.