Geçmişimizden bugüne Türkiye'nin ve Türk milletinin felaketi pahasına kendilerine ikbal devşirmeye çalışanlar her dönemde vardı ama geçmişle mukayese edildiğinde hiçbir dönemde bu kadar hırslı ve cüretkâr ülkesine saldırı vaziyette değillerdi.

Ülkesi için milli mücadele edenler, zaman zaman dayanılmaz hale gelen saldırılara karşı üsluplarını ve tavırlarını sertleştirmek mecburiyetinde kalıyorlar.

Millet olarak anlıyoruz ki bu sertliğin tek sebebi, ülkemize ve milletimize karşı mesuliyetleri olanların, mesuliyetlerinin gereğini yerine getirme kaygısından kaynaklandığıdır.

Ülkenin meydanı boş bulup önlerine gelen her şeyi yıkarak, karşılarına çıkan herkesi itip kakarak yol almaya çalışan dışarıya bağımlı, gayri milli bir kesim var. Bunların bir kısmı cehaletten, bir kısmı elbette ihanetten sürekli kendi ülkesinde fitne ateşini körüklemektedir. Bu davranışlarına karşı ülkenin başında bulunan mesuliyet sahiplerinin de eyvallah etme gibi bir lüksleri asla olamaz ve onlara da asla yakışmaz.

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy' ne diyor? 

"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem. 

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. 

Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım.

Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam.

 Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. 

Doğduğumdan beridir aşığım istiklale. 

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale. 

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? 

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim.

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. 

Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.

iğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım. 

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu." 

Zalimlere karşı nice bedeller ödeyerek ayakta tutmayı başardığımız ülkemizin temellerinin dinamitlenmesine asla müsaade etmeyeceğimiz gibi,  hangi bedelleri ödersek ödeyelim zalimin hasmı, mazlumun hamisi olmayı, ülke olarak geçmişte olduğu gibi bugünde sürdüreceğiz. 

Bu ülke için mücadele etmiş, şehit olmuş, bu aziz vatanı bize emanet etmiş olanların torunları olarak, manda zihniyetini asla kabul etmeden, dayatmalara aldırmadan, çok çalışıp dik durup milli birliğimizi koruyarak, özgürlüklerimizden ödün vermeden, haysiyet ve şerefimizle ülkemizi korumaya canımız pahasına da olsa devam edeceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin gücü, siyasi iktidarın dirayeti ve milletin desteğiyle, iktidarın üzerine ne kadar saldırılarsa saldırsınlar, Suriye'den Irak'a, Libya'dan Karabağ'a, Balkanlar'dan Afrika'ya, Karadeniz'den Akdeniz'e mazlumun olduğu her yerde Türk’ün onurlu duruşunu korumaktan vazgeçmeyecektir.

Büyük ve güçlü Türkiye hedeflerinden rahatsız olanlar, içimizdeki işbirlikçilerini kullanarak kendilerinin planlarını bozan, ülkesinin milli menfaatlerini önceleyen, kazanımlarından asla taviz vermeyen mevcut hükûmeti her fırsatta hedef alacaklardır.

Eser ve hizmet siyasetiyle Türkiye’ye 20 yılda büyük altyapı yatırımlarının bu hükümet tarafından gerçekleştirilmiş olması, güçlü ve tek bir siyasi partinin tek başına imza atması herhâlde tesadüfü olmaz.

Bu süreçte, Avrupa Birliği üyeliği konusunda ülkemize verilen sözlerin tutulmamasına rağmen, ülkemizin demokrasi ve özgürlüklerde dünyada en büyük sessiz devrimlerini gerçekleştirmesi, ülkenin demokrasi yolundaki en büyük kazanımlarıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin büyük ve güçlü hedeflerinden rahatsız olanlar, doğrudan Erdoğan ve hükûmeti hedef almasının gerisindeki asıl hedef, Türkiye'nin bölgesinde geldiği seviyeden duyulan hazımsızlığın apaçık bir göstergesidir.

Milli düşünen, ülkesini seven, geçmişine ve şehitlerine saygısı olan akıl ve vicdan sahibi hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçektir ki dünyada her kim Erdoğan’a saldırıyorsa bilmemiz gerekiyor ki aslında Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne saldırıyor demektir. 

Dünyanın hangi ülkesinde kim Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı'nı kötülüyorsa aslında Türkiye’nin geldiği noktayı hazmedemiyor, Türkiye'yi Erdoğan üzerinden hedef alıyor demektir.

Ülke içindeki tüm birbirine benzemezleri birleştiren, bir masa etrafında oturtan Erdoğan karşıtlığındaki aklın gizli amacı yine Türkiye’dir. Erdoğan karşıtlığında birleştirilenlerin, ülkenin geleceğinde kendilerine biçilen siyasi çizgileri ve ellerine tutuşturulan dış kaynaklı senaryolardaki rollerini oynamaktırlar. 

Millet olarak biliyoruz ki, CHP'nin başındaki Kılıçdaroğlu’nun kurduğu masanın çevresinde oturanlar da altına gizlenenler de kendi özgür iradeleriyle hareket etme kabiliyetini yitirmişlerdir. 

Selçuklu’da, Osmanlı’da ve Cumhuriyette olduğu gibi millet asıl kavgayı perde arkasından talimatlarla iş tutturmaya çalıştıkları, emperyalist akıl hocalarına karşı vermektedirler.

Bu mücadele, bilmediğimiz yaşamadığımız bir durum değildir. Aksine geçmişten aşina olduğumuz, son birkaç asırdır milletimizin neredeyse her dönemde yaşadığı asla yeni bir kavga değil, bu kavgalar her dönemde farklı aktörler ve hadiseler üzerinden cereyan eden tezahürleri ile geçmiştir.

Selçuklu' dan başlayarak bu toprakları Türklere çok gören, kendi tarih ve medeniyet tasavvurlarında açılan yaraların intikamı peşinde koşanların, Cumhuriyet döneminde de boş durmadığı gibi Cumhuriyetin 100 yılında da  boş durmamaktalar.

Bu haçlı zihniyetindeki sevgiden, barıştan, paylaşımdan, insanca yaşamaktan nasibini almamış zihni karışıklar, batıdan doğuya, kuzeyden güneye ülkenin dört bir yanında hâlen yaşanan sorunların köküne bakıldığında, hep bu kadim kavganın izlerinin görüleceği tarihi belgelerle sabittir.

Tarih ve medeniyet şuuru olmayanların teslimiyeti çağdaşlık sanarak tutundukları dalların gövdesinin ulu bir çınar değil, içi çürük bir kabuk olduğu gerçeğini, milletimiz Atatürk’ün önderliğindeki millî kahramanlık mücadelesiyle ispatlanmıştır. 

Bu milletin yolu dün olduğu gibi bugünde ya istiklal ya ölüm yoludur. Milletin verdiği destekle iktidar edilen yönetim ise dün olduğu gibi bugün de ‘hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh tüm vatandır’ ilkesindedir.

Şehit kanlarıyla sulanmış bu toprakları yabancılara vatan etmeyecek olan bu aziz milletin yolu, dün de olduğu gibi bugünde yine ‘ya istiklal ya ölüm’ yoludur…