12  yıl oldu seni uğurlayalı sevgili dostum... Sevgili ağabeyim... ''Benim en büyük hazinem'' diyerek övündüğün ve ''Size tek vasiyetim bu gazeteyi yaşatın'' dediğin ORTADOĞU, dün yeni bir çehreyle, ancak sizin ilkelerinize bağlı kalınarak çıktı. Eksiklerimiz, yanlışlarımız olmuşsa bizi affet. 
 
Ben  bir soru sordum; siz bana Şeyh Edebali'den Osman Gazi'ye Nasihat'iyle mi cevap veriyorsun?  Dinleyelim:
 
"Ey Oğul!
 
 İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...
Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..
 Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi, davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın..." 
 
ŞİİRLE CEVAP
 
ANLADIM ne demek istediğini... Ben de size çok sevdiğim bir şiirle cevap veriyorum:
 
Orda olduğunu bilmek, 
Ama dokunamamak sana; 
Körebe oynamak gibi 
Hiç bilmediğim sokaklarda.. 
 
Oturup ağlamak çocuklar gibi 
Soğuk kaldırım taşlarında.. 
Yine de ümit etmek, 
Vazgeçmemek yaşamaktan 
Bu boğucu yalnızlığında.. 
İnadına sabretmek, beklemek... 
Çiğ tanesinin beklediği gibi... 
Toprağa düşmeyi yaprağın ucunda, 
Bir gün gönlüne düşmeyi, 
Yüreğinde alev alev 
Yanmayı düşlemek.. 
Sonunu bilmediğim, 
Karanlık bir tünelde 
Yürümek gibi seni sevmek... 
 
İŞTE BUGÜNKÜ MANŞETİM
 
BÜYÜK dost... Hani bazen ''Tarık, bugün manşetin ne'' diye sorardın ya...
Bugün sen sormadan manşetin başlığını söyleyeyim: ACELEN NEYDİ?
Alt başlığı da şöyle:
Bırakıp gittin bizi. Seni unuttuk sanma. Zaman alışmayı öğretir belki ama. Unutmayı asla ...