Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Anadolu, Mezopotamya ve Ortadoğu üçgeninde tarihsel varlığı ile birlikte bölgesel gücüyle de ön plana çıkmış bir devlettir. Hiç şüphesiz Türk devletlerinin tarihte oynadığı roller tartışılmaz derecede büyüktür. Hiçbir devlet Türk devletleri kadar dünya siyasetine yön verememiştir. En son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti de başta kendi yaşamsal faaliyetlerini sürdürdüğü bölge olmak üzere dünya siyasetine de yön veriyor ve bu sebeple birçok sorun ile uğraşıyor.
Kurtuluş Savaşı’yla Anadolu’yu işgalden kurtaran Mustafa Kemal liderliğindeki Türk milleti, Lozan Antlaşması ile yeni devletini dünyaya 24 Temmuz 1923’de ilan etti. Zor geçen toparlanma ve millileşme sürecinde Türkiye yükseliş dönemine geçti.
Ancak Mustafa Kemal’in 1938’de vefatı ve ardından 1939’dan-1945’e kadar sürecek olan II. Dünya Savaşı’nın içerisine çekilmeye çalışılan Türkiye, savaşın dışında kalmak için büyük uğraşlar vererek bu badireyi atlatmayı başardı. Ancak ileriki yıllarda olacak olan 1960 darbesi, 1974’de PKK terör örgütünün kurulması, 1980 darbesi ve 1984’de PKK terör örgütünün ilk silahlı saldırıyı gerçekleştirmesiyle Türkiye’ye 35 yıldır kendi coğrafyasında kan kaybettirilmeye çalışıldı. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgesini parçalamaya çalışanlar Mehmetçik’in üstün feraset ve vatan sevgisine takıldılar. Günümüzde hâlâ terör örgütüne karşı kahraman Mehmetçik’in mücadeleleri sürüyor.
15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimini izleyen dönemde Türk devleti iki büyük operasyon gerçekleştirdi.
İlk olarak 24 Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Harekatı ile sınır ötesi operasyon yaparak Suriye’ye girdi. Bu operasyonun devamı niteliğinde ise 2018’in Ocak-Mart ayları arasında Zeytin Dalı Harekatını gerçekleştirmiştir. Terör örgütünün kalesi olarak görülen Afrin şehri başta olmak üzere Fırat Nehri’nin batısındaki önemli bir bölge Türkiye’nin kontrolü altına girdi. Türkiye’nin sınırı boyunca uzanması planlanan terör yapılanmasını önleme amacıyla başlattığı bu operasyonların son ayağı ise Barış Pınarı harekatı oldu. 9 Ekimde başlayan ve kısa süre içerisinde Tel Abyad ile Rasulayn ilçelerinin arasında kalan bölgenin kontrol edilmesiyle ciddi başarılar elde edilen harekat 22 Ekim’de Rusya ile imzalanan Soçi Antlaşması ile hedeflerine ulaştı.
Ancak anlaşmaya destek veren de karşı çıkanlar da vardı. Harekat başladıktan sonra bize ilk destek veren ülkeler; Azerbaycan, Kuzey Makedonya, Pakistan, Sırbistan, Macaristan, İspanya, Katar, KKTC ve Türk konseyinde yayınlanan bildiriyle Türk Devletleri bize destek verdiler.
Destek vermeyenler ise; Suudi Arabistan, ABD, İsveç, Almanya, Fransa, Hollanda, Mısır, Kanada, Danimarka, İran, Finlandiya’dır. Tabi bunun yanında tarihte olduğu gibi bir de Arap ihaneti var. Mısır’ın çağırısıyla Arap Birliği toplantısı yapılarak Barış Pınarı Harekatı kınandı. Cumhurbaşkanı da “sizin topunuz bir araya gelseniz zaten bir tane Türkiye etmezsiniz” diyerek alınan bu karara sert tepki gösterdi.
Türkiye; Arap devrimlerini izleyen süreçte ve özellikle 2016’daki hain darbe girişimi sonrasında küresel ve bazı bölgesel aktörlerin Türkiye karşıtı politikalarına tepkisiz kalınmayacağı ve ulusal çıkarları tehdit edildiğinde askeri seçeneğe başvurma konusunda tereddüt edilmeyeceğini göstermiş oldu.
Bununla birlikte son zamanlarda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de petrol, Doğalgaz arama ve sondaj çalışmalarına Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail, Mısır, Amerika ve Fransa tepki gösterip ülkemizi saf dışı bırakmaya çalışıyorlar. Ancak Türkiye Libya-UMH ile imzaladığı mutabakat ile bu ülkelerin hepsini saf dışı bıraktı.
Böylelikle Türkiye tüm dünyaya ‘her ne yaparsanız yapın ben oyun kurucuyum ve üzerime oynanan oyunları bozucuyum’ mesajını vermiş oldu.