OLDUM olası Türkiye, küçük Amerika olmak sevdasındadır. Yani demokrasiye belki daha önce çok partili döneme geçişle bu sevda ateşlendi ve tutku haline geldi. Bunun tarihini solcular Adnan Menderes’e, sağcılar İsmet İnönü’ye dayandırmayı tercih ederler. Ama aslına bakılırsa Türkiye Cumhuriyeti daha kurulurken Batılı bir demokrasi ülkesi olmaya kararlıdır. Daha 1905 yılında Mustafa Kemal Sofya’da askeri ataşe iken yaptığı konuşmada batı ile aynı öbekte yer alacak bir cumhuriyet kurmayı hedeflediğini bir hitabesinde dile getirmişti. Osmanlının dağılmasını önleme çalışmaları sürerken de dağılmanın kaçınılmaz olduğunun anlaşılması sırasında da herkes Mustafa Kemal’in kolunun altında Cumhuriyet dosyası olduğunu biliyordu.

Batı hayranlığının doruk noktası

Batı tipi bir devlet ve ulus oluşturma düşüncesine Azerbaycan’dan gelen aydınlar da Ziya Gökalp ve benzeri İttihat Terakki mensupları da destek verdiler. Bunun için gerekli fikir çalışmaları çok hararetli biçimde yapıldı ve kurumlar oluşturuldu. Birçok alanda başarılar da elde edilince heyecan zirve yaptı. Ahmed Agayef o tarihte önemli bir konuya dikkat çekti. Batı medeniyetine girilecekse Latince ve alfabesi alınmak, bilinmek zorundadır anlamında yazılar yazıyor ve konuşmalar yapıyordu. Azeriler zaten Latin alfabesine geçmişlerdi. Batı tipi bir devlet modeli düşünüldüğünde de Amerika en tepedeki örnekti. Bu yüzden Batı hayranlığının doruk noktasında Amerikan hayranlığı vardır. Yani Türkiye’nin küçük Amerika olma sevdasının başlama noktası çok eskilere kadar götürülebilir.

Vatandaşlığa alma şartı

Aslında Amerika gibi güçlü olmak, demokrasiye, insan haklarına değer vermek, geleceğe yönelik tasavvurları olmak ama devlet adına da sıkı, çok sıkı denetim sahibi olmak kötü bir şey değildir. Gel gelelim biz Türküz ve kimseye benzemeyiz. Her şeyi de kendimize uydurarak uygularız. Sadece Amerika değil, hemen her devlet başka ülkelerden insanları çeşitli şartlarda vatandaşlığa kabul eder. Türkiye de başka insanları vatandaşlığa kabul ediyor ama çok ucuza kabul ediyor. Söz gelimi 500 bin dolar ya da 250 bin dolar verip bir ev alana vatandaşlık veriliyormuş. İşin resmi kayıtlarını görmedim. Basından öğrendiğim bilgiyle düşünüyorum. Başka ülkelerde ev almak değil, iş yeri açmak şartı varmış. Olmak istediğimiz Amerika’da işyeri yatırımı yapma şartı varmış. Beş yıldan önce de vatandaşlığa geçmek belli şartlar dışında olanaksızmış. Bence devlet başka ülkelerin insanlarını T.C. vatandaşlığına alırken iş alanı açma şartını getirmeli. Emlak için harcanan para evet ülkeye giren paradır ama atıl paradır.

Göçmenlere iş kurma kredisi

Başka ülkelerden gelen insanlara iyilik, ikram yapmak dini kaynaklarımızın emridir ama, yerli vatandaşların yükünü artırmadan iyilik yapmak gerek. Göçmenlere işyeri açma kıredisi veriliyor, beş yıl gelir vergisi alınmıyor, yabancı işçi çalıştırmasına, sgk pirimi ödememesine göz yumuluyorsa yerli esnafa da nefes alabilecekleri alan bırakmak gerek. Esasında her türlü insan ilişkilerinde karşımızdaki insana dar bir oyun alanı bırakmak şart. İnsanı çok dar alana hapsettiğinizde çaresizlikle hiç yapmayacakları davranışları yapabilirler. Malum ‘kediyi çok sıkıştırma yüzünü tırmalar’ şeklinde bir atasözümüz vardır.

Şartlar gözden geçirilmeli

Küçük Amerika olacaksak, eğitimöğretim için gelen yabancılara Türk edebiyatını, Türk destanlarını, efsanelerini okutmak ve öğretmek şart. Türk adet ve törelerini, Türk değer yargılarını, Türk tarihini öğretmek zorunlu olmalı. Türkiye’de hiçbir cürüm olayına karışmadan beş yıl kalan kişi isterse vatandaşlık için talepte bulunabilmeli. Eğitimi-öğretimi olmayanlar sadece sadaka babından yararlanabilmeli, başka haklara ulaştırılmamalı. Bir meslek ve marifeti olmayan hiç kimse de vatandaşlığa kabul edilmemeli. Sıcak para getirene de gösterilen alanda, gösterilen sektörde üretim imkeanı verilmeli. O da beş yıl boyunca üretime devam ederse vatandaşlık talebine olumlu karşılık verilmeli. Umarım yönetenlerimiz T.C. vatandaşlığına kabul edilme şartlarını yeniden gözden geçirerek bir iyileştirme, devlet ve millet adına bir iyileştirme yaparlar.