ABD’nin dengesiz Başkanı Bay Trump’ın son açıklamasını hepimiz dinledik. Ne diyordu başkan; “Suriye’den çekiliyoruz… Sadece DEAŞ’la savaşmak üzere 200 asker bırakıyoruz”. Hadi canım sen de… Kimi kandırıyorsun? 200 askerle DEAŞ ile savaş mı olur! O 200 askeri oraya niçin bıraktığınızı aptal olan bile anlar. ABD derin devleti orada bir ABD askeri varlığının olmasını istiyor. Sembolikte olsa da istiyor. Bu 200 kişilik güç Türkiye’ye karşı caydırıcı unsur olacak. YPG-PKK teröristlerinin koruyucusu, hamisi olacak. Türkiye’nin olası PKK-YPG operasyonuna karşı, ABD bu gücü bırakarak bize "Ben buradayım” diyor. 

 

BU NOKTAYA NASIL GELDİK 

 

Trump, aslında ABD’nin bazı geleneklerini değiştirdi. ABD, dünya düzenine, hedeflerine daha çok 'stratejik-askeri' yönden bakıyordu. Trump’ın bakış açısı ise ekonomik ve daha çok tüccarca. Yani düşman statüsündeki devletlerle mücadelede ekonomi silahının daha etkili olacağını düşünüyor. Suriye’den çekilme istemesinin sebebi de bu. O bölgede ABD’nin işinin bittiğine inanıyor. Irak petrollerini 50 yıllığına ülkesine bağlamış. Kudüs’e başkent açılımı ile İsrail’in ağzına bir bal sürmüş. Suudiler ve Mısır zaten onların emir eri ve de hamam oğlanı. Bağı güçlendirmek için, Bir de İran tehlikesi yarattılar. Yani işler rayında. Bunlar alt alta konduğunda, Suriye’de bulunması, para harcaması için sebep göremiyor. Ancak… İşte işin bir ancağı var. Bu çekilmeye daha önce de yazılarımda belirttiğim gibi, orada birleşik bir kürt devleti isteyen ve bütün hedeflerini buna göre planlayan, ABD derin devleti direniyor. İsrail Lobisi direniyor. CIA direniyor, Evangalistler direniyor. Türkiye’yi sevmeyen bazı yönetenler direniyor. İşte çekilme, çekilmeme karmaşası da buradan doğuyor. 

 

GÖZDAĞI ASKERLERİ 

 

Pentagon, CIA ve ABD derin devleti, görünürde İran’a karşı, seslendirilmeyen gerçekte Türkiye’ye karşı bir ordu kurdu. Teröristlerden oluşan, YPG, DEAŞ, PKK militanlarından, bir de isyancı Araplardan oluşan bir ordu. Çekilme sürecinde bu terörist oluşumun tehlike altında olduğunu görüyor. Orada barınamayacağını biliyor. Türkiye düşman, Irak düşman, İran düşman, Rusya sıcak bakmıyor, Suriye düşman. Peki, bu kadar düşman içinde bu besleyip büyüttükleri silahlandırdıkları, maaşlarını verdikleri bu teröristler, ABD gidince ne olacaktı? İşte Pentagon baskısı ile Trump buna bir çare aradı. Önce koalisyon gücünü denedi. Almanya, İngiltere, Fransa bu koruma kalkanı olayını reddetti. Yani YPG çocuğu, Trump’ın elinde patladı. Şimdi bu terörist gurubu kendinden sonra koruma yollarını arıyor. Ama asla Türkiye ile işbirliğine girmeden yana değil. Çünkü ABD bizim stratejik olarak dostumuz değil. Düşmanımız. İki devletin Ortadoğu'da birbirine taban tabana zıt hedefleri var. ABD, İsrail dostu bir kürt devleti istiyor. Türkiye ise altında kendisi için bekası için potansiyel tehdit bir oluşum istemiyor. Hal böyle olunca ipler geriliyor. Trump bizi tehditlerle, ekonomik olarak mahvetme tweetleri ile korkutmaya çalışıyor. İhtiyat olarak, terörist oluşumun korunması için de, Pentagon-Evangelist baskısı ile bölgede 200 asker bırakıyor. 

 

TRUMP'IN GÖZÜ ASYA PASİFİK'TE 

 

Hepimizin malumu olmak üzere, ABD şu anda dünyanın ilk sırasında olan egemen gücü, imparatorluğu. Ancak bu güç savaşlarında dengeler yavaş yavaş değişiyor. Çin’in gerek ticari olarak, gerek ekonomik olarak, gerek teknolojik olarak, gerekse askeri olarak müthiş bir yükselişi var. Ve eli kalem tutan akillerin hesaplarına göre, Çin önümüzdeki 20 yıl içinde ABD’nin bu egemenliğine son verecek gibi görünüyor. İşte bu durum Trump’ın uykularını kaçırıyor. Hele hele Çin, Kore, Rusya, İran birlikteliği, ABD için, Trump için kabus gibi. Bir şekilde Çin’in önünü kesmek, onu askeri, ekonomik ve ticari olarak tökezletmek istiyor. Çin’in pasifikte oluşturduğu yapay adalar, oralara kurulan üsler, Malaga Boğazı için geçiş müzakereleri, bunlar Trump’ın gözünden kaçmıyor. O yüzden ABD Başkanının gözü, bu günlerde Ortadoğu’dan çok Asya Pasifik'te. Özetle durum İskender’in kılıçla kestiği o kördüğümdeki gibi. Ancak bu YPG düğümü nasıl çözülecek işte orası muamma!