BAŞBAKAN Erdoğan, demokrasi mağduru olduğunu yıllardır söyledi, söylüyor...

O yüzden de sözde demokrasi şampiyonluğunu kimseye bırakmıyor...

Son günlerde de iki cümlesinden biri demokrasi üzerine kurulu...

Erdoğan'ın 'ileri demokrasi (!)' anlayışı meyvelerini veriyor. Hem de bol bol...

Önce referandum sonrasında zafer sarhoşluğuyla yaptığı balkon konuşmasını hatırlayalım:

"İleri demokrasi ve hukukun üstünlüğü mücadelemizde tarihi bir eşiği aşmış bulunuyoruz. Başımız dik olarak diyoruz ki halkoylamasında milletimizin iradesi tecelli etmiştir. Milletimizin iradesi hangi yönde olursa olsun, saygındır, makbuldür, kıymetlidir.

'Evet' diyenlerin de, 'Hayır' diyenlerin de, sandığa gitmeyenlerin de tercihi saygıdeğerdir.

Hiç kimsenin bu iradeyi küçümseme hakkı yoktur.

Demokrasi halkın iradesini kabullenmekle bu iradeyi yönetime yansıtmakla, her türlü farklılığı siyasal sürece katmakla anlam kazanır.

Bugün 'Evet' diyenler de kazanmıştır, 'Hayır' diyenler de kazanmıştır.

Çünkü, 'ileri demokrasi' herkes içindir.

Hak ve özgürlükler herkes içindir.

Hukukun üstünlüğü herkes içindir.

Her bir vatan evladı bu akşam büyük bir kazanç içindedir..."

SUSMAYANA HAYAT HAKKI YOK...

REFERANDUMUN üzerinden geçen zaman zarfında nasıl bir 'ileri demokrasi' ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıktı.

''Yetmez Ama Evet'' diyen liboşlar görsün...

Muhalif olan herkesin sustuğu - susturulduğu ya da şimdilik susması gerektiği ve susturulacağının mesajlarının verildiği bir demokrasi…

AKP demokrasisi, özel olarak mahkeme kurmak demektir...

O mahkemelerde özel yargılamalar yapmak demektir...

Milletin Meclisi'nde, milletin vekillerine ifade özgürlüğü tanımamaktır...

AKP'nin menfaatlerine dokunulduğu vakit Meclis kürsüsünden milletvekilleri iteklenerek indirilmektedir.

Hatta küfürler savrularak...

Deniz Feneri e.V yolsuzluğu üzerinden AKP'yi eleştirmeye kalkan Kamer Genç , bunun bedelini uğradığı fiziki saldırıyla ödemiştir.

AKP'nin en yumuşak karnını oluşturan Fener yolsuzluğuna yönelik susturma eylemi her alanda olağan hızında sürerken, TBMM'de de Kamer Genç'e yapılan saldırı AKP'nin bu konuda çok duyarlı (!) olduğunu göstermiştir.

Salim Uslu, bu demokrasi hamlesi sonrasında Recep Tayyip Erdoğan'ın gözüne girmiştir.

HİÇBİR TANIMA UYMUYOR...

SÖZLÜKLERDE demokrasi ''Halkın egemenliği temeline dayanan, çoğunluğun iradesini egemenliğin kaynağı olarak kabul eden, yurttaşlara yasalar karşısında eşitlik tanıyan yönetim biçimi, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin simgesi'' şeklinde tanımlanmaktadır.

Peki AKP'nin demokrasi anlayışı bu tanıma ne kadar uyuyor?

Uymuyor...

Çünkü AKP döneminde demokrasi giderek, iktidarda bulunanların çıkarlarına ya da kendi egemen sınıfını teşkil eden azınlığının çıkarlarına hizmet eden yönetim biçimi haline getirilerek, bu partiye mensubiyet bağı içinde bulunanların demokrasisi haline dönüştürülmüştür...

Yeni versiyon ise kendi yerini sağlamlaştıran demokratik(!) anayasa hazırlamaya yöneliktir...

Erdoğan'ın demokrasiye tam anlamıyla inandığını söylemek de zor.

Başbakan, ulusal uzlaşıyı reddettiği gibi seçimle mutlak yetki almış gibi davranıyor...

Çoğunluk iktidarı sayesinde padişahlarda dahi olmayan yetkileri alıyor...

BAŞKA ŞEY BEKLEMEK HAYAL...

''DEVLET laik, ama ben değilim"...

"Demokrasi amaç değil,araçtır" diyen,''Garip-gurebaya yardım" diyerek, sosyal yardım görevini, keyfi sadakaya dönüştüren, özgür birey, eşit yurttaş yerine, biat eden kullar özlemi içinde olan,

ve yandaş HSYK marifetiyle hukuk katliamı yapan bir düşünce, ne kadar demokrat olur ki....

Sonuç olarak diyebilirz ki evet, bugün Türkiye'de demorkrasi ve fikirleri açıklama özgürlüğü var(!..) Hem de sınırsız(!...) Ama AKP'nin icraatlarını, söylemlerini tastik özgürlüğü var.

Aksi davranışta bulunanlara ise ücretsiz Silivri bileti var...

Kırk katır mı kırk satır mı?

Varın siz kararınızı verin...