Deli dana hastalığı, başta sığır olmak üzere büyükbaş hayvanlarda ortaya çıkan ve nadir görülen bir nörodejeneratif hastalık olarak biliniyor. Hastalığın özellikle Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan salgınları, hem hayvan sağlığı hem de insanlarda olası bulaş riski nedeniyle endişeyle takip ediliyor. Bu hastalığın hayvanlardan insanlara geçişi ve hızlı ilerleyen semptomları tıp dünyasında yakından izleniyor.
Deli dana hastalığının tıp literatüründeki adı Creutzfeldt-Jakob hastalığı (CJD) olarak geçiyor. Hastalık prion adı verilen anormal proteinlerin neden olduğu bir beyin hastalığını içeriyor. Prionlar, normal proteinleri bozarak beyinde geri dönüşü olmayan bir hasara yol açıyor. Hastalık hem hayvanlar hem de insanlar için ölümcül seyrediyor.
Deli Dana Hastalığının Belirtileri
Deli dana hastalığı genellikle hızlı ilerleyen semptomlarla kendini gösteriyor. İlk aşamada hayvanlarda koordinasyon kaybı, huzursuzluk, davranış değişikliği ve kilo kaybı görülüyor. İnsanlarda ise hastalık genellikle 60 yaş civarında başlıyor ve erken dönemde hafıza kaybı, depresyon, kişilik değişimi, uyku ve iştah bozuklukları meydana geliyor. İlerleyen dönemde koordinasyon eksikliği, kas kasılmaları, görme bozuklukları ve konuşma zorluğu yaşanıyor. Tıbbi görüntüleme ve biyopsi gibi yöntemlerle kesin teşhis konabiliyor; hastalığın ilerleyişi ortalama 4 ila 12 ay arasında ölümle sonuçlanıyor.

Deli Dana Hastalığı İnsana Nasıl Bulaşır?
Hayvanlarda görülen deli dana hastalığı, özellikle hastalıklı etin tüketilmesiyle insanlara bulaşabiliyor. Varyant CJD adını alan bu formda başlıca bulaş kaynağı hasta hayvanlardan elde edilen ürünler oluyor. Nadiren kontamine tıbbi ekipmanla ve organ nakli yolu ile de bulaş düşünülebiliyor. Normal sosyal temas yoluyla insandan insana geçiş söz konusu değil, ancak cerrahi müdahaleler ve biyolojik malzemelerde titiz hijyen gerekiyor.
Deli Dana Hastalığı Bulaşıcı mı?
Deli dana hastalığı, klasik anlamda bulaşıcı bir hastalık değil. Ancak prion içeren biyolojik materyallerle temasta bulaş riski oluşabiliyor. Genellikle hayvancılık, gıda endüstrisi ve tıbbi uygulamalarda bu risk daha fazla önem taşıyor. Koruyucu eldiven, tek kullanımlık malzeme ve sterilizasyon önlemleriyle bulaş riski düşürülebiliyor.
Deli dana hastalığı için kesin bir tedavi bulunmuyor. Mevcut tıbbi uygulama hastanın yaşam kalitesini artırmaya ve ilerleyen semptomları mümkün olduğunca hafifletmeye yönelik. Prion hastalıkları üzerinde devam eden bilimsel araştırmalar ise ilerleyen yıllarda tedavi olanaklarını artırmayı amaçlıyor. Türkiye’de bugüne kadar bildirilen vaka sayısı oldukça düşük olsa da, hastalığın hem tıp hem de hayvancılık sektöründe dikkatle izlenmesi gerekiyor.