Yüce Türk Milleti, İslamla şereflendikten sonra dininden ve inandığı mukaddesatından asla taviz vermemiş, İslamı hakkıyla yaşamış ve Hz. Peygamber efendimizi anasından babasında fazla sevmiş, efendimizin ismine medihler yazmışlardır.

Allah ve Rasülünün sevgisinden uzak, dünya menfeatlerini tercih ederek, İslam düşmanı İngilizlerle birlikte İslam hilafetini yıkarak, bu günkü İslam topraklarına Yahudilerin yerleşmelerini Araplar sağlamıştır.

Yüce dinimizin ilk kıblesi Kudüsü şerifin bu günkü acınır haline de yine Araplar sebeptir. Mısır, Birleşik Arap Emirliği başta S.Arabistan olmak üzere Kudüsün İsraile kalmasını ve Filistin halkının Filistinden başka çöllere taşınmasını istemekte ve gereken maddi yardımı yapmaktadırlar.

Suriyede milyonlarca müslüman aç ve yurtlarından çıkarılırken duymazlıktan gelen bu ülkeler, Libyada darbeci Çetebaşı Hafteri destekliyor, Kısaca İsrail’in hadimliğini yapmaktalar. Yani; ‘’Hadimül-İsrail’’ ünvanını taşıyorlar.

Kur’anda Tevbe suresi 97. ayetin meali; ‘’Bedeviler, kafirlik ve münafıklık bakımından hem daha beter, hem de Allah’ın Resulüne indirdiği kanunları tanımamaya daha yatkındır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.’’

Demekki bunlar Arap değil El-Ağrabdır. Arab-ı müstaribe Menşe itibariyle Arap olmayıp sonradan Araplaşan kabilelerden meydana gelmektedir.

Hz. İbrahim, oğlu İsmail ile Mısırlı bir cariye olan annesi Hacer’i Mekke civarında bırakmıştı. Burada Yemen’den gelen Kahtani asıllı Cürhümlüler arasında büyüyen ve onlardan Arapça öğrenen Hz. İsmail Medad b. Beşir’in kızı Seyyide ve Ra’le bint Amr ile evlenerek on iki çocuk sahibi olmuştu.

Hz. İsmail Mekke’ye geldiğinde babası gibi Aramice, Keldanice veya İbranice konuşuyordu. Onun soyu Arapça’yı burada öğrenip Cürhümlüler’e karışarak Araplaştığı için Arab-ı müsta’ribe, ‘’veya Arab-ı mütearribe’’ adıyla anılmıştır.

‘’Ey Resulüm! Hatırla o vakti ki; inkarcılar seni tutup bağlamaları ve hapse atmaları veya öldürmek suretiyle Senden kurtulmaları, ya da Seni ülkenden çıkarıp sürgüne yollamaları için, aleyhinde tuzak kuruyor ve hesap yapıyorlardı.

Onlar Sana bu hileyi düşünürken, Allah da onlara tuzak kuruyordu. Sana hicret emri vererek; Medine’ye gitmeni ve İslam devletini kurarak geri dönüp Mekke’yi fethetmeni ve müşrik düzenlerini tepelemeni kolaylaştırıyordu. Doğrusu Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.’’ (Enfa suresi 30 ayet). İnşaallah Kudüsten sonra sıra Beytullaha gelmez...