Önce Sayın Hulusi Akar'dan söz etmek istiyorum. Kara Harp Okulu'nun en başarılı devrelerinden biri olan 1972 mezunudur. 1971'de subay mezuniyeti olmamıştır. Çünkü 1970'e kadar Harp Okulları iki yıllıktı. Asteğmen olarak mezun olunur, sınıf okullarına gidilirdi. Topçu, tankçı, piyade vs. gibi ihtisaslaşma yapılırdı. 1972 mezunları üç yıl eğitim gördü. İlerleyen yıllarda eğitim, üniversitelerde olduğu gibi 4 yıla çıktı.
 
Ordumuzun bu çok kıymetli 72 mezunları en çok general veren dönemdir. Disiplinsiz subay olmamıştır, istisnalar dışında. FETÖ bağlantısına rastlanmamıştır. Terfiler örnek teşkil edecek rekabet içinde geçmiştir. Bu devre mensuplarında dargınlık, huzursuzluk da söz konusu değildir. 1111 lakaplı (okul, kurmaylık, mezuniyet, generallikte hep birincilik olduğundandır bu lakap) jandarma eski genel komutanı emekli Orgeneral Bekir Kalyoncu, emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, emekli Korgeneral Korkut Özarslan, emekli Korgenaral Necati Özbahadır başta olmak üzere kor, tüm, tuğ generalliklerin önemli kısmı 72 mezunlarıdır.
 
Tesadüf olabilir mi
 
Kuleli Askeri Lisesi'nden mezun olarak üniversiteye geçen doktor, diş hekimi, hakim, öğretmen, mühendis subaylar da aynı şekilde başarılı olmuşlardır. Sayın Hulusi Akar başarılı bir subaylık dönemi geçirmiştir. Terfilerinde bekleme olmaksızın orgenerallik rütbesine erişerek Genelkurmay Başkanlığı'na kadar terfi edebilmiştir. Kara Harp Okulu Komutanlığı, Kolordo Komutanlığı, Genelkurmay İkinci Başkanlığı tesadüf olabilir mi böylesine başarılı bir general devresi arkadaşlığı döneminde...
 
Askerlikte terfiler 'piramit' şeklinde olmaktadır. Kalabalık bir grup mezun olur, yükseldikçe açı daralır ve zirvede ancak bir kişi kalır. 72 devresinde de Sayın Akar, Genelkurmay Başkanlığı'na gelerek zirveye erişmiştir. Sayın Akar'ın başarılı subaylık döneminde öğrenciliği hiç bitmedi. Piyade Okulu, Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi öğrencilikleri onu generalliğe taşımıştır. Ama en önemlisi de tümgeneral rütbesindeyken Boğaziçi Üniversitesi'nde doktora yaparak akademik unvan almasıdır ki ilerleyen yıllarda eğitmen olarak görev alacaktır.
 
İyi derece İngilizce bildiği için Kıbrıs, İtalya, Bosna Hersek, Kosova gibi ülkelerde görev yapmış, ODTÜ, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Boğaziçi üniversitelerinde akademik programlara katılabilmiştir.
 
Beklentilerimiz olacaktır
 
Şimdi: 
Böylesine donanımlı, eski asker Sayın Akar'dan Milli Savunma Bakanı olarak elbette beklentilerimiz olacaktır. Artık uygulama değil, uygulatma makamındadır. Orgeneralliği ve akademisyenliğiyle bunca yıllık deneyimi askerlik konusunda yenilikler oluşturmasında umut olmalıdır. Aksaklıkları gördü. Mekanizmanın tıkanıklarını biliyor. Yeni, modern, teknik ve işlevi yüksek ordu oluşturabilmesi yolunda önemli bir şans.
 
Artık her şey kalıcı olmalı. Zorunlu askerlik öyle bir hale gelmeli ki devlete de bireye de yük olmasın. 25 günlük, 4 aylık, 8 aylık, 12 aylık, paralı, dövizli vs. gibi orantısız, haksız ve kategorik sınıflandırmalara son verilmelidir. Profesyonel askerlik dönemi başladı. Çok geç kalındı ama sistem oturuyor. Zorunlu askerlik gereklidir. Birçok sosyolojik ihtiyacı karşılar. Ana ocağı ve asker ocağı, eksik bireyler, gelişmiş olamaz. Projeyi bilmiyoruz. Askerlikle ilgili yeni yasa tasarısı hazırlanıyor. Ama bazı meslekler de var ki doktor, hakim, mühendis, sporcu, sanatçı gibi ayrıcalık tanınmalı, esnek olunmalıdır.
Askerlik eğitiminde çeşitlendirme şarttır. Artık değil astsubaylar, uzman çavuşlarımız bile yüksek okul, hatta üniversite mezunu. Dolayısıyla geçiş imkanları da oluşur. Uzmanlıktan astsubaylığa, subaylığa, generalliğe gibi. Ordu kendi içinde oluşacak geçişlerle zenginleşebilir. Tezkere bırakma, önemli meslek sahiplerinin unvanlarına uygun rütbelerle ordumuza kazandırılması büyük güç sağlayabilir. Askerlik korkulu rüya halinden çıkartılıp cazip, heveslendirici bir kurum haline geldiğinde verimlilik de artacaktır. Dr. Hulusi Paşa, bu çerçeveyi sağlayacak, önemli bir şanstır. Bakanlık görevi ise son derece de isabetli bir atama olarak değerlendirilmelidir.