Siyasi partilerimizin grup toplantılarında Trump rüzgarı esti. Şu bir gerçek ki, artık iç politikamızın önemli aktörlerden biri haline geldi ABD Başkanı. Sabahın köründe bir tweet atıyor, saat farkından dolayı şaşkınlık içinde uyanıyor, ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Sağ gösterip sol çakıyor, sol gösterip selam veriyor, ağzını açmış tam haykırırken hatır soruyor, tam ilişkiler düzelmişken çomak sokmayı başarıyor. Hal böyle olunca yansıması da bir rüzgar şeklinde önce kamuoyuna esinti veriyor, sonra da sözcü durumundaki siyasi partilerimize... 
 
Başka benzetmeyle Trump hapşırıyor, biz ateşleniyoruz. Bu çerçevede 'Türkiye'yi mahvederiz' şeklindeki ifadeye verilecek cevaplar merak ediliyordu. Bu nedenle de grup toplantıları doluydu. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin konuşmasından sonra yanında bulunan haber kanalının muhabiri, 'Hemen gitmem lazım. Bu sözlerden üç paket çıkar' diyerek habercilik zenginliği içinde kurumuna koştu.
 
Bahçeli'den coşkulu söylem
 
Son dönem adet oldu. Grup toplantılarından sonra gazeteciler liderlere kapı önünde küçük bir basın toplantısı oluşturuyor. Sayın Bahçeli'yi soracak soru kalmadı. Çünkü, konuşmasını merak edilen sorulara cevap verecek derinlikte, coşkulu bir söylem gerçekleştirdi.
 
En önemli vurgusu ise Trump'ın psikolojik vaka olduğu saptamasıydı. Türk milletinin hassasiyetini dile getirdiğine değinen Bahçeli, 'Cumhur İttifakı'nın yanında durduğunu bir kez daha vurgularken, yerel seçimler için at pazarlığı yapmadıklarını, Türkiye'nin bekasının belediyecilikten de seçimden de önde geldiğinin altını çizip, Trump'a verdi veriştirdi ve sonunda da 'Yazıklar olsun' diyerek teessüflerini bildirdi.
 
Atatürk'ün milli mücadele için TBMM'de yaptığı konuşmayı örnekleyen Bahçeli, büyük kurtarıcının tek başına kalsa da Elmadağ'da bir elinde mavzer, bir elinde bayrak son kurşununa kadar vuruşacağını söylemesiyle sözlerini noktaladı ve büyük alkış aldı.
 
Erdoğan sakindi
 
Ak Parti Grubu da liderleri Tayyip Erdoğan'a kulak kesilmişti. Sayın Erdoğan, beklenenin aksine sakindi. Konuşmasının ortalarına doğru Trump'a değindi. ABD Başkanı'nın yaptığı açıklamadan sonra uzun bir telefon konuşması yaptıklarını ve sorunu çözdüklerini iletti. Anlaşılıyor ki, günün yorgunluğu ile Trump ağzından çıkanı kulakları duymazcasına bir laf etmiş ve daha sonra da Sayın Erdoğan'la yaptığı telefon konuşmasında hiçbir şey yokmuş gibi stratejik ortaklıklarını daha da geliştirmek gerektiğini söylemiş.
 
İnandırıcı veya değil. Amaç bağcıyı dövmek değil. Bu tartışmadan çıkan en güzel sonuç sınırımızın 20 mil ötesinde veya daha derinliğe inerek bir tampon bölgenin oluşturulması. Bu kararın alındığı açık ve net. Çünkü Obama döneminde Türkiye'nin teklif ettiği öneriydi. Obama yapmadı, Trump ise zorlanarak uygun gördüğünü deklere etti.
 
Zaten sınırımızda bir terör devletinin veya devletçiğinin kurulmasına tahammülümüzün olamayacağı idi bütün ısrarımız. Üstüne basa basa da PKK, YPG/PYD ve DEAŞ ile mücadele edeceğimiz, Kürtler'e de kucak açacağımız bilmem kaçıncı kez vurgulanmış oldu.
 
İlişkilerimiz olumlu
 
Her tür tartışmadan güzel bir sonuç çıkar. Diyalog haline gelen bu monologlardan sonra Türkiye ile Amerika ekonomik olarak da gelişmeyi masaya yatırıyor. Trump-Erdoğan görüşmesinden çıkan sonuç karşılıklı ticari hacmin 75 milyar dolara ulaşması.
 
Kaldı ki, hafta içinde 3.5 milyar dolarlık patriot füze alımı için Amerikan heyeti Ankara'da olacak. Sonra da ikinci bir heyet gelerek ABD'nin, Suriye'den asker çekilmesiyle ilgili boyutlar tartışılacak.
 
Demek ki, ilişkilerin olumlu yönde seyretmesi doğrultusunda bazen de sert tartışmalar, üstten seslenişler ve kararlı bir dik duruşa gerek var. Türkiye, Suriye'deki terör örgütleriyle mücadele konusunda bu dik duruşu hep gösterdi, sürekli de gösterecek. Çok ince bir ayrıntı ise geçtiğimiz ay Türkiye'nin sınır ötesi harekata başlama kararı aldığını, ancak Trump'ın telefonuyla durdurulduğunun açıklığa kavuşmasıydı. Trump, Suriye'den asker çekme kararını Sayın Erdoğan'a bildirince, harekat askıya alınmış. Dün grupta bu gerçek de ortaya çıktı.
 
CHP Meclis dışındaydı. ATO'da yapılan toplantıda da yükselen ses yine Trump'a yönelikti. Ve Kılıçdaroğlu, 'Sokak kabadayısı' yakıştırmasıyla eleştirisini iletti. Aslında liderlerin sesi, bizim ve yüreğimizin soğumasına neden olan haykırışlardı.