Yangın, sel, hortum, kasırga ve her yıl artan sıcaklık değerleri dünyayı olduğu kadar Türkiye'yi de tehdit ediyor.

Milliyet’ten Mert İnan’ın haberine göre; yaşanan son yangın felaketi herkeste büyük endişelere neden olurken, küresel önlemler alınmadığı takdirde asıl felaketlerin 2030’dan sonra gezegenin kapısını çalacağı belirtiliyor. Türkiye’nin Akdeniz ikliminden, yarı kurak iklime geçiş yaptığını ısrarla vurgulayan uzmanların ortak görüşü ise aynı: “Kıyamet kapımızda”...

Küresel iklim değişikliğinin, tüm ülkeleri ilgilendirdiğini ve yaşanan sorunun ekolojik felakete evrildiğini dile getiren Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyesi, iklim uzmanı Prof. Dr. Levent Kurnaz, Milliyet’e yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı:

“Tüm raporlarda atmosfere salınan sera gazı emisyonlarının yüzde 40’ının Çin ve Amerika Birleşik Devletleri’nden kaynaklandığı belirtilse de, ekolojik tahribatın en acı bilançosu Akdeniz havzasında görülüyor. Önümüzdeki süreçte yangın felaketlerinin yanı sıra kuraklık, tarımsal üretimde kıtlık, su savaşları gibi risklerin kapıyı çalması kaçınılmaz olacak.

Şayet küresel bir uzlaşı ve sera gazı emisyonlarının düşürülmemesi durumunda 2100 yılında insan neslinin varlığı bile tehlikeye girebilir. Türkiye açısından 2030’da bugün 40 derece olan yerler daha da kavrulacak!"

Normalde 30’uncu enlem çizgisinde yer alan bölgelere düşen yüksek basıncın 2-3 derece kuzeye kaydığını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Kurnaz, şu uyarıları sıralıyor:

 “İklim değişikliğine neden olan en büyük etken bu kayma. Libya, Kahire, Arabistan hattını etkileyen sıcak hava, bize doğru yaklaşmaya devam ediyor. Sıcaklık değerlerindeki artışın en büyük nedeni ısı dengesinin bozulmuş olması. Hızlı nüfus artışı, sera gazı salınımı, karbondioksit gazındaki salınım artışı atmosferin ısı dengesini etkiledi. Enerji tüketimi arttıkça atmosfer sıcaklığı da arttı ve dünyanın ısı dengesi bozuldu. Kıyamet kapımızda.

2035’e kadar yaz ayları için ortama iki derece sıcaklık artışı söz konusu. Şu an komşumuz Irak ne kadar kuraksa yakın zamanda Türkiye’nin güney kesimleri de Irak gibi kavrulacak. Sonraki süreçte orta kesimler, sonrasında Karadeniz kavrulacak. Önümüzdeki 100 yıllık süreç içerisinde çölleşme etkisi Türkiye’nin kuzeyine kadar ilerleyecek. Sonunda Kanada, Rusya, İskandinav ülkeleri hayatta kalmaya çalışan insan topluluklarının akınına uğrayacak.

Bu nedenle tarımsal ürün ve su konusunda çok akıllı davranmalıyız. Suyun bir damlası bile çok önemli. Anadolu’da bol su gerektiren mısıra dayalı tarım yerine, daha az su isteyen ürünlere yönelmeliyiz. Önümüzdeki 50 yıllık dönemde Trabzon, Rize gibi bölgeler bile 45 derecenin üzerinde sıcaklığı görecek. BM iklim raporları ve yaptığımız araştırmalarda 2100 yılına kadar Türkiye’nin olduğu bölgede su kaynakları yarı yarıya azalacak. Gelecekte Türkiye’yi de etkileyecek su ve tarım savaşları tehdidi söz konusu.”

Karapınar Ziraat Odası Genel Sekreteri Nadi Özdil, 100 bin dekarlık geniş arazide hububat hasadı yapılamadığını dile getirirken, “Eskiden 70 metreden su çıkarken, artık 150 metreden suyu zor çıkartıyoruz. Son 10 yılın en kurak dönemini yaşıyoruz” dedi.
 

Editör: Haber Merkezi