AKP ve Köşk arasında dar alanda kısa paslaşmalar devam ediyor. Başbakan Erdoğan yargıyı ele geçirmek için yeni anayasa taslağına sarılırken Cumhurbaşkanı Gül de bunun altyapısını hazırlıyor.

Gül, hülleye başvurup önce AKP yandaşı Alpaslan Altan'ı Denizcilik Müsteşar Yardımcılığı'na atadı, 31 gün sonra da Anayasa Mahkemesi üyesi seçti. Anayasa Mahkemesi'nin yedek üyesi ve okul arkadaşım eski Malatya Valisi Mustafa Yıldırım, 1 Şubat 2010'da yaş haddinden emekliye ayrılmış ve mahkemenin üst düzey bürokrat kontenjanlarından biri açılmıştı.

Anayasa Mahkemesi'nin sözcülüğünü ve raportörlüğünü yapan Altan ise 26 Şubat'a kadar mahkemedeki görevlerini sürdürdü.

26 Şubat tarihinde ise hükümetin üçlü kararnamesi ile o tarihte boş bulunan Denizcilik Müsteşarlığı yardımcılığına ataması yapıldı.

Yani al gülüm ver gülüm...

Gül, ''Önüme gelen listede birbirinden değerli bürokratlar vardı. Baktım ki içlerinden birisi daha önce hiç tanımadığım bir isim, 7 sene savcılık 9 sene de raportörlük yapmış.

Anayasa Mahkemesi'ne de girerken başkanı kimdi biliyorsunuz. Ayrıca hukuk doktorası yapmış, Türkiye'nin her yerinde savcılık yapmış. Ben doğru bir atama yaptığım kanaatindeyim'' dedi.

Gül, tartışılan atamayı savundu ve ''Anayasa Mahkemesine girerken başkanı kimdi biliyorsunuz'' diyerek eski Cumhurbaşkanı Sezer'i kastetti. Ancak Altan, raportör olduğunda Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer değil, Mustafa Bumin'di…

BU NE TESADÜF

NE hikmetse bu 'değerli!' kişiler hep AKP yanlılarından çıkıyor ve Gül de onları yüksek görevlere atıyor. Altan, AKP'nin kapatılması raportörlüğünde, Osman Can'a yardımcı olanlardan biri. AKP'nin kapatılmaması yönünde rapor hazırlayan Can, şimdi kanal kanal gezerek AKP'nin Anayasa değişikliği paketini savunuyor.

''Anayasa değiştirilmezse ardından da yeni bir Anayasa gelmezse bu toplum çok ciddi acılar yaşar'' diyen Can'la aynı kulvarda at koşturan Altan'ın atanmasını masum bir olay gibi mi değerlendireceğiz?

Türkiye'nin altını oyacak her olayda ''uzlaşma'' istenmesi moda oldu.

Nicelerini gördük ki verdiği sözlerden anında çarkettiler.Tıpkı Erdoğan gibi. Ne diyordu Erdoğan 22 Temmuz gecesi seçim zaferini kutlarken: ''Oyunu AKP'ye vermeyenlere de seslenmek istiyorum. Sizin sandıkta verdiğiniz mesajı da anlıyorum. Kime oy vermiş olursanız olun, oylarınız bizim için değerlidir. Rahat olunuz, çünkü milletimizin emanetine sonuna kadar sahip çıkacağız. Başarı başımızı döndürmemelidir. Bizim sevincimiz, bizim gibi düşünmeyenlerin üzüntüsü olmamalıdır. Aslolan Türkiye'nin kazanmasıdır. Bundan sonra da bunun için çalışacağız.''

Şimdi ne diyor Erdoğan ''Bizi istemeyenler çekip gitsin...''

Uzlaşmadan bahsedenlere göz attığımızda, bunların AKP'nin dümen suyunda gidenler olduğunu görürürüz.

Peki, uzlaşma ne için yapılır?

Tabii ki gerginlikleri gidermek için.

Peki, gerginliği muhalefet partileri ya da halk mı başlattı da bu çağrılar gün gün tekrarlanıyor.

NASIL UZLAŞMA?

CUMHURBAŞKANLIĞI seçiminden günümüze kadar ''dediğim dedik'' anlayışını sürdüren AKP ile nede, ya da hangi kulvarda uzlaşma olur?

Her taviz, yeni ve daha büyük tavizler doğurur. Taviz vererek inandığını yaşamayan, yaşadığı gibi inanmaya başlar.

Bu ülkede Atatürk ilkelerine darbe vuruldu. Laiklik yok sayıldı.

Bunda mı uzlaşacağız?

Milli değerler yozlaştırıldı, PKK'ya siyasallaşma yolu açıldı, yeni Sevr dayatmaları kabul edildi.

Bunda mı anlaşacağız?

AB istedikçe her şeyi verdiniz, sınırlarımız ve topraklarımız tehlikede.

Bunda mı yanyana geleceğiz?

Lozan'ı deldiniz, Patrike bayram ettirdiniz. Atatürk'ün bu ''melanet yuvası'' ile ilgili sözlerini boşverdiniz.

Bunda mı size destek vereceğiz?

Türkiye'nin bütün kurumlarıyla kavgalı bir zihniyetle mi aynı görüşü paylaşacağız.

Ülkeyi, hem ahlaki, hem de ekonomik çöküntülerle yüzyüze bırakan bir zihniyetle mi aynı duyguları paylaşacağız?

Emeklisinden memuruna, tarlasını süremeyen çiftçisine kadar tüm Türkiye 'İmdat'' derken sizinle mi yanyana geleceğiz?

Binlerce cami tamirat beklerken, Avrupa'da minareler yıktırılırken, 742 kiliseyi koruma altına alan, 'AB ve ABD istedi' diye Akdamar Kilisesi'ni 2 trilyon 600 milyar liraya tamir ettirip Ermeniler'e ibadete açan, Rum Başpiskopos'u 2. Hrisostomos'a KKTC'deki tüm Rum kiliselerinin restorasyonu ve ibadete açılması için söz veren zihniyete mi göz kırpacağız?

Hadi başka kapıya...