NASIL da kopmuştuk Milli Takımımız’dan... Nasıl da soğumuş; soğutulmuştuk... Macera arayan işbilmez federasyon yüzünden, bir millet kendi ay yıldızını taşıyan takımdan nasıl da uzaklaşmıştı...
 
Ama 2020 yolculuğu öncesi, geç kalınmış bir hamle ile, bizim çocuklarımızı iyi bilen, iyi tanıyan bir teknik adama teslim ettik takımımızı da arayı düzelttik...
 
Şenol Güneş ile Beşiktaş arasında bir bıkkınlık oluşmuştu... Bu geçimsizlik, boşanma nedeni sayılabilecek soğukluk, geçen sezonun ikinci yarısında kendini göstermişti aslında...
 
Şenol Güneş’i Beşiktaş’tan boşanmadan Milli Takımla nikahlamak, bence ikisi içinde iyi oldu... Beşiktaş, kendine erken bir gelecek sezon planlaması yapma fırsatı buldu... Şenol Güneş de bir teknik adam olarak artık ihtiyaç duyduğu yeni bir heyecana kavuştu...
 
En karlısı da Milli Takımımız oldu... Yeniden kurgulandı, akıllı ve doğru seçimler yapıldı ve geniş bir yelpazeye kavuştu...
 
Bunun bizi de heyecanlandıran sonuçlarını 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinin ilk 2 maçında aldık...
 
Gerçi bizim asıl aşmamız gereken rakiple oynamadık ama, olsun... Arnavutluk ve Moldova galibiyetleri ile, millilerimiz iki maçın sonunda grup ikinciliğine yerleşti... İşte gerçekle yüzleşmemiz, asıl 8 Haziran’da gerçekleşecek...
 
Kendi evimizde, Konya’da konuk edecek de olsak, Fransa, ilk iki maçını 4’er golle aşarken gördük ki, gerçekten fena...
 
Kendi ekolünü sahaya mükemmel taşıyan, fizik olarak kondisyon olarak teknik ve taktik olarak ileri düzeyde bir ekip...
 
Bu grupta kağıt üzerinde bakıldığında Fransa tüm rakiplerini içeride dışarıda yenecek güçte... Hal böyle olunca, bize grup ikinciliği için kalan tek rakip İzlanda oluyor... İzlanda ile oynayacağımız her iki maç da hayati önemde... Ancak biz, ondan önce Fransa’yı düşünmek zorundayız..
 
Açık söylemek gerekirse, Fransa’dan puan alabilmemiz, ancak futbolun sürprizlerine umut bağlamamızla mümkün... Ama mucizeyi beklerken, buna yardım etmemiz de gerekiyor...
 
Bu nedenle, ilk iki maçtaki kadroya baktıktan sonra Fransa karşısına çıkacağımız 11 de önem taşıyor... Kale tamam zaten... Savunmada Güneş’in işi zor... Bekler için seçimden daha zoru, stoperlerimiz için geçerli...
 
Kaan-Merih, ilk iki maçta iyi görünseler de bence OzanÇağlar da güçlü bir seçenek gibi görünüyor... Hele Çağlar Söyüncü’nün çabukluğuna sanıyorum bu maçta ihtiyacımız olacak... Önlerine Emre Belözoğlu- Mahmut Tekdemir gerekiyor gibi...
 
Orta alanda ise, Deniz- Hakan-Cenk korunmalı mı bilmiyorum... Çünkü Cenk’i burada değerlendirirsek, santrforda Burak Yılmaz’dan başka seçenek kalmıyor ama o da ne yazık ki Fransa karşısında takımımızı 10 kişi oynatır... 
 
Bence en doğrusu, orta alandan Cenk’i santrfora taşımak ve onun formasını da Okay Yokuşlu’ya vermek...
 
İşimiz zor... Fransa karşısında çabuk bir defans, topu ayağında tutan pas yüzdesi yüksek bir orta alan ve Cenk gibi kıpırdak bir tek santrfora ihtiyacımız var çünkü...
 
Kaybetsek bile dünyanın sonu olmayacağı maç için Güneş’in doğru seçimleri yapacağından sanıyorum hepimiz artık eminiz...
 
Obradoviç de çok fena!..
 
FENERBAHÇE, Euroleague’de malumu geçtiğimiz Perşembe akşamı ilan etti...
 
Daha Avrupa kantarına çıktığı andan itibaren içte dışta tüm otoritelerin “ligi zirvede bitirir” dediği Fenerbahçe, hep kolay geçtiği Olimpia Milano’yu 100 sayıyı da aşarak yendi ve ligi lider bitirmeyi garantiledi...
 
Tüm maçlarında hepimizin göğsünü kabartan bir basketbol oynuyan sarı lacivertli ekibin başarısının baş mimarının Obradoviç olduğundan da zaten kimsenin şüphesi yok...
 
40 yıla yakındır spor yazarım... Hemen hemen her spor branjında mucize başarılara tanıklık ettim, olağanüstü teknik adamların takımlarını nasıl yönlendirdiklerini, nasıl giden bir maçı geri aldığını çok gördüm... Ama Obradoviç gibisini hiç ama hiç görmedim...
 
Maçın tek bir salisesinde bile takımın yanlış okumuyor... Maçı, basketbolcularından daha çok yaşıyor, daha yoğun oynuyor, daha dikkatli davranıyor...
 
Yaptığı hamlelerin tamamı... Evet tamamı doğru ve zamanlama olarak da doğru...
 
Başarı Fenerbahçe’nin elbette ama, Fenerbahçe’nin bu başarısının tek mimarı da Obradoviç...
 
Bir insan ne iş yaparsa yapsın... Yaratıcı, akılcı ve dikkatliyse başarı geliyor demek ki... Obradoviç, tüm spor dallarının tüm teknik adamları için örnek alınacak bir dünya örneğidir...
 
Ne mutlu bize ki, bir Türk takımının başında... Keyfini çıkaralım...